Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Selçuk

Selçuk
@drslckyldz
üniversite
17 okur puanı
Mart 2022 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Yaşlılar artık bir şeye gereksinimleri kalmadığı halde hasistirler, yaşlandıkça daha da hasisleşirler, hiçbir şey vermezler ve akrabaları gözlerinin önünde açlıktan ölse bile en ufak bir utanç duymazlar.
Reklam
Yalın olarak anılan bir insan, ki hiçbir zaman yalın bir insan değildir, çevresinden koparılıyor, gerçekten birdenbire tutukevine tıkılıyor, diye düşündüm, eğer oradan çıkabilirse, artık tamamen mahvolmuş bir insan olarak çıkıyor, bir adalet çöküntüsü olarak, demek zorunda kaldım kendi kendime, sonuç olarak tüm toplum suçlu bunda.
İnsanlardan kuşkulanılmasından, haklarında dava açılmasından ve hapse atılmalarından zevk alırız, diye düşündüm, gerçek bu.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Mahkemeler suçsuz insanları ve ailelerini ömür boyu mahvettikten sonra rutin işlerine dönerler, diye düşündüm, verdikleri kararlarda bir anlık duygularına yenik düşmüş olan mahkeme heyetleri her zaman kendileri gibi insan olanlara karşı utanmaz bir nefretle dolu olduklarından, suçsuz kişilere karşı bir daha asla düzeltilemeyecek bir suç işlediklerinin farkına varsalar da, bu yanlış kararın ve kendilerinin üstesinden çok kısa zamanda gelirler.
Kuramda anlıyoruz insanları, ama uygulamada onlara katlanamıyoruz, diye düşündüm, onlarla çoğunlukla isteksiz birlikte oluyor ve onlara kendi bakış açımızla davranıyoruz. Oysa insanlara kendi açımızdan değil her açıdan bakmalı ve ona göre davranmalıyız, diye düşündüm, onlara öyle davranmalıyız ki, onlara önyargılı davranmadığımızı söyleyebilelim, ama bunu beceremiyoruz, çünkü gerçekten de herkese karşı önyargılıyız.
Reklam
Ülkemiz tarihinde hiç bu kadar alçalmamıştı, dedim, tarihinde hiç bu kadar alçak ve aynı zamanda karaktersiz ve budala insanlar tarafından yönetilmemişti. Ama halk da aptal, dedim, böyle bir durumu değiştiremeyecek kadar zayıf, şimdiki hükümeti oluşturan kişiler gibi güvenilir olmayan iktidar hırslısı kişilerin kapanma düşüyor. Herhalde bir sonraki seçimlerde de bu acıklı durum değişmeyecek, dedim, çünkü AvusturyalIlar her duruma alışırlar ve şimdi on yıldan fazla bir zamandır içinde yüzdükleri bataklığa da alıştılar. Zavallı halk, dedim.
Nereye bakarsak bakalım, insanlar kendilerinde olan ve başkalarında olmayan paradan utandıklarını durmadan söylediklerinde sahtekârlık yapıyorlar, oysa aslında kimisinde para olması, kimisinde de olmaması ve bazen birisinin parasının olmaması ve ötekinin olması ve de tersi eşyanın doğası gereğidir, bu durum hiç değişmeyecek, parası olanların da bunda bir suçu yok, olmayanların da vesaire vesaire, diye düşündüm, bu durum ne birileri ne ötekiler tarafından anlaşılmayacak, çünkü sonuç olarak gerçekten de yalnızca sahtekârlığı biliyorlar ve başka da bir şey bildikleri yok.
Bir umudu ya da bir numuneyi fırlatıp atarken kendine yönelik eleştirileri ya da yorulduğunu asla kabul etmeyişi, duygular için zaman ayırmayışı, kendini zorlayıp, "yeterince iyi değil... hala yeterince iyi değil..." çınlamalarının işkencesi arasında devam edebilmek için bulduğu tek gücün, bunun yapılabileceğine dair inancı olması. ..
Yüzündeki çizgiler yaşlılıkla gelen türden değildi. Hep vardı o çizgiler onda. O yüzden, yirmi yaşındayken yaşlı görünmüştü, şimdi kırk beşine gelince de genç görünüyordu. Kendini bildi bileli ona hep yüzünün çirkin olduğu söylenmişti çünkü teslim olmayan, zalim izlenimi yaratan bir şey vardı yüzünde ... ifadesiz olduğu için.
"Sana göre hava hoş çünkü sen şanslısın. Başkaları böyle yapamaz." "Nasıl yapamaz?" "Başkaları insandır. Duyguludur. Tüm hayatlarını metallere, motorlara adayamazlar. Sen şanslısın ... Senin hiçbir zaman duyguların olmadı. Hiçbir zaman hiçbir şey hissetmedin."
Reklam
Benim felsefemin esası, insanın kahraman bir varlık olduğu, hayattaki manevi amacının kendi mutluluğu olduğu, en soylu faaliyetinin üretici başarılan olduğu, elindeki mutlak hakikatin de kendi mantığı olduğu yolundadır.
Adolph Hitler’e karşı savaşmak istemiyor musun?” “sanmıyorum. Başkalarının savaşmasını yeğlerim.” “sen bir korkaksın.” “evet, öyleyim. Birini öldürmek bana zor geldiği için değil, barakada kalmaktan hoşlanmam, bir sürü horlayan insan, sonra bir salağın üflediği boruyla uyandırılmak. İnsanın tenine batan o bok yeşili üniformaları da hiç sevmem; tenim çok hassastır.”
Büyük olasılıkla biz aslında mutsuz insan diye bir şey olmadığından yola çıkmalıyız, diye düşündüm, çünkü çoğu kişiyi biz mutsuzluklarını ellerinden alarak mutsuz kılarız.
Durmadan kendi kabuğumuzun dışına çıkma deneyi yapıyor, ama bu deneyde başarısız oluyoruz, hep tepetaklak yuvarlanıyoruz, çünkü kendi kabuğumuzun dışına ölüm dışında çıkamayacağımızı anlamak istemiyoruz.
Kütüphanelerimiz sanki cezaevi, büyük düşünürlerimizi tıktık oraya, doğal olarak Kant'ı, tıpkı Nietzsche gibi tek kişilik hücreye, Schopenhauer'i de, Pascal'i de, Voltaire'i de, Montaigne'i de, en büyükleri tek kişilik hücrelere, tüm diğerlerini koğuşlara, ama hepsini de sonsuza kadar olmak üzere dostum, tüm zamanlar için ve sonsuzluğa kadar, gerçek bu. Bu sermaye suçlularının biri kaçacak olursa vay haline, kaçarsa işi hemen bitirilir, gülünç duruma düşürülür, gerçek bu. İnsanlık tüm bu sözüm ona büyük düşünürlere karşı kendini korumayı bilir, dedi, diye düşündüm. Akıl nerede ortaya çıkarsa çıksın yok edilir ve hapsedilir ve doğal olarak her zaman hemen akılsızlık olarak damga yer, dedi, diye düşündüm lokantanın tavanına bakarken.
620 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.