Komünizme ve kapitalizme inanan insanların oluşturduğu topluluk ancak bir sürüdür. Müslümanlardan oluşan topluluğun adı cemaattir, ümmettir.
Beyan YayınlarıKitabı okudu
Nefsimize acımadan bir sigaya çekelim, bir sigaya çekilmeden bir sigaya çekelim.
Beyan YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Bir elmanın yarısı biz yarısı bu koskoca dünya. Bir elmanın yarısı biz yarısı insanlarımız. Bir elmanın yarısı sen yarısı ben ikimiz..
Sayfa 630 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
"Ne sağır, ne körmüşüm," diye geçirdi içinden. "Anlamını çıkarmak istediği bir yazıyı okuyan biri, işaretleri ve harfleri küçümsemez; yanılsama, rastlantı ve değersiz bir kabuk diye bakmayıp okur, inceler ve sever onları, her harf karşısında böyle davranır. Oysa dünya kitabını ve kendi varlığımın kitabını okumak isteyen ben ne yaptım, önceden varsaydığım bir anlam uğruna işaretleri ve harfleri hor gördüm, görüngüler dünyasına yanılsama, dedim; kendi gözümü ve kendi dilimi nasılsa var olmuş değersiz nesneler saydım. Olamaz böyle şey, geride kaldı bu, artık uyandım, gerçekten uyandım ve ancak bugün açtım dünyaya gözlerimi.”
Sayfa 48
On dokuzuncu yüzyılda Fas çöllerinde yaşamış bir şeyh, dervişlerine çok katı bir disiplin uygularmış. Hayatlarını çok az harcayarak, büyük bir züht içinde, titizlikle, uykusuz, aç kalarak, sürekli ibadet ve zikirle meşgul olarak yaşamışlar. Yakınlardaki köyden gelen ve bu dervişlere kıymet verenler bazen zikrullah halkalarına katılıp onlara yardımcı olmak için yiyecek ve para hediye ederlermiş. Bu dindar vatandaşlara muhibban denirdi. Bu, tarikata intisab etmedikleri ama o tarikatta olanlara saygı duydukları ve onları çok sevdikleri anlamına gelir. İçlerinden biri, şeyh ve müridleriyle sıradan bir ilişkisi olan, onlarla denk geldikçe görüşen yerel bir esnaftı. Yaşlanınca emekli oldu, dükkânı kapattı ve şeyhin yanına giderek biat etmek istedi. Şeyh, dükkân sahibinin biatını alıp onu hemen halvete soktu. Esnaf bir gün içinde fenafillaha varıp marifete ulaştı. Şaşkınlık ve hayal kırıklığı içindeki dervişler isyan etti: "Yirmi yıldır bu yolsayız, Allah aşkı için büyük bir yokluk içinde zorluklara dayandık ve henüz hiçbirimiz fenafillaha ulaşamadık. Biz hâlâ marifete ulaşamamış iken, bunca yıldır ancak farzlarını yerine getiren ve dünya ile meşgul olan bu sıradan bakkal nasıl bu kadar çabuk bu kadar yüksek bir mertebeye gelebildi?" Şeyh şöyle cevap verdi: "O kuru bir odundu. Tek yapmam gereken bir kıvılcım çakmaktı ve o da anında alevler içinde kalıp yanıp bitti. Sizler ise hâlâ yeşil ve ıslak birer odunsunuz. Henüz kurumadınız." --- Eğer Allah'ın seni şu anda alıp dostlarından (evliyâlarından) biri hâline getirebileceğine inanmıyorsan, onun gücünden habersizsin demektir. İbn-i Ataullah el-İskenderî
Sayfa 458
Ne biçim bir dünya bu? Ömür boyu mutlu yaşayan kaç insan var yeryüzünde? Acı çekmeyen, ezilmeyen, haksızlığa uğramayan kaç ruh?
Reklam
Biz kendimizi hep doğru yoldan ayrılmamış kabul eder ve dünyanın bir imtihanhane olduğunu hep başkaları için düşünürüz.
Beyan YayınlarıKitabı okudu
Sual eylen bizden evvel gelene / Kim var imiş biz burada yoğ iken.' Sizden önce kimlerin bu boşluğu hangi arzularla sonsuza boyadığını, hangi avazları toprağın kalbine gömdüğünü, hangi acılarla çiçek açtığını, hangi sevinçlerle yaprak döktüğünü bilmezseniz, bunlarla bir varoluş bağı kurmazsanız, ilk insanın ilk sözlerini, binlerce yıl sonra, acıklı bir güvenle bir de siz söylersiniz. Size de tuhaf gelen bir yavanlık duygusu verir söyledikleriniz ama dünya sizinle başladığı için ne kalbinizde bir süveyda vardır ne aklınızda başka bir söz. Eksiğinizi nereden bileceksiniz. Diliniz ağzınızda düğümlenir durur. Doğa cezaya döner. İnsan, bir yok oluş fotoğrafına varır. Yalnızlık bile olmayan bir yalnızlık içinde, herkes kendisini. ötekinin darağacına çeker. Ne şiir olur ne müzik. Aşksa daha ilk sözde solar, ilk dokunuşta soğur.
Yüreğinde yâr aşkı olmayan bu sazı çalarsa tıngırdatır. Önce yârin aşkını yüreğine koysunlar. Yârin aşkı onlara nasıl çalacaklarını tarif eder.
Güneş her gün yakıyordu. Zaman'ı yakıyordu. Dünya hızla çember çiziyor ve kendi ekseni etrafında dönüyordu, zaman da Montag'dan yardım almadan seneleri ve insanları yakıyordu zaten. Yani Montag itfaiyecilerle birlikte nesneleri yakarsa, güneş de Zaman'ı yakarsa, bu her şeyin yanması anlamına gelirdi.
Sayfa 167Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.