Hz. Süleyman bir gün gökte tahtı ile dolaşırken kendisine selam veren baykuşun selamını alıp ona sormuş: "Ey baykuş ben biliyorum ki arpa, buğday yemezsin, acaba neden?" "Ya nebiyyallah, Adem ile Havva o hububatı yedikleri için dünyaya sürüldüler. Ben de onun için yemem." Baykuş değil sanki koskoca evliya mübarek... "Ben
Hz. Ömer (ra), sessizce, dinlenmekte olduğu odaya girer. Bir an çevresine göz gezdirir. Odasının bir yanında işlenmiş bir deri, bir diğer köşesinde de, içinde birkaç avuç arpa bulunan küçük bir torba vardı. İşte Allah Resûlü’nün odasında bulunan eşyalar bundan ibaretti. Bu manzara karşısında ağlamaya başlayan Hz. Ömer (ra)’in hıçkırıkları O’nu (asm) uyandırır. Kalkınca hasırın vücudunda iz yaptığını, kan oturduğunu gören Hz. Ömer (ra) ise omuzları sarsıla sarsıla ağlamaya başlar. Hz. Muhammed (asv) hayretle sorar:
“Ey Hattab oğlu! Niçin ağlıyorsun?”
“Ey Allah’ın Elçisi! İranlılar imparatorlarını saraylarda yaşatırken, Bizanslılar Kayserlerini lüks ve ihtişama boğmuşken sen ki Allah’ın Elçisisin… İzin versen de, biz de seni…”
Maksat anlaşılmıştır, Allah’ın Elçisi (asm), gelecekteki halifesinin sözünü hüzünlü bir tebessüm, tatlı bir el işareti ile keser ve
“Bu dünya hayatı sadece bir eğlence ve oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş olsalardı “(Ankebut, 29/64)
ayetini okuduktan sonra ekler:
“İstemez misin ey Ömer? Dünya onların olsun, ahiret te bizim!..”[2]
Batmakta olan bir kitapevinin indirim ile sattığı kitaplar arasında alıp eve getirdim.
Hakkında herkesin bildiği kadar bilgiye sahiptim. Bir hükümdara vezirlerinin verdiği öğütlerden oluştuğu ve eski Türkçenin en önemli eserlerinden olduğuydu.
Kitabın isminde “kut” kelimesi geçmekte. Kutun şans talih mutluluk hükümdarlık demek olduğu bilinir.
Hz.İsa şöyle demiştir:"Su ile ateş nasıl bir kap içinde bir araya gelmezse,dünya sevgisi ile ahiret sevgisi de bir müminin gönlünde bir arada bulunamaz."
SAKIN ALLAH'I ZALİMLERİN YAPTIKLARINDAN HABERSİZ SANMA
Bir Müslüman, Yahudi komşusundan borç alır. Fakat ödeme vakti geldiğinde borcunu inkâr eder, komşusunu yalancılıkla suçlar. Tartışma büyür. Birlikte Kadı’ya giderler. Borcu veren Yahudi, komşusuna güvendiği için senet almamış, şahit de tutmamıştır. Bu şartlar altında Kadı hükmedemez. Geriye