“Bir süreliğine politikadan uzak dur. Balık baştan kokar derler. Bana göre kokanın yanında fazla durmayacaksın.”
Sayfa 74 - Lin (Shantaram) - BİRİNCİ KİTAP - SEKİZİNCİ BÖLÜM - Artemis Yayınları - 1. Basım - Kasım 2016, İstanbulKitabı okuyor
Var olmak mı, yok olmak mı, bütün sorun bu! Düşüncemizin katlanması mı güzel, Zalim kaderin yumruklarına, oklarına, Yoksa diretip bela denizlerine kaşı Dur, yeter! demesi mi? Ölmek, uyumak sadece! Düşünün ki uyumakla yalnız Bitebilir bütün acıları yüreğin, Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. Uyumak, ama düş görebilirsin uykuda, o kötü! Çünkü o ölüm uykularında, Sıyrıldığımız zaman yaşamak kaygısından, Ne düşler görebilir insan, düşünmeli bunu. Bu düşüncedir uzun yaşamayı cehennem eden.
Sayfa 72 - iş bankasıKitabı okudu
Reklam
Mışçılar mişçiler aldığı belayı kolay kolay başından savamayacağı bilinciyle yaşarsa daha iyi gibi. Onun dışında uğraş dur orospu çocuğu bana mı sordun yaparken
''Atatürk, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan'' dâhiler soyundandı. Bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandı. Milletinin bunca talihsizlikleri içindeki tek büyük talihi de iste yüzyılda bir yetişen böyle bir dâhinin nasılsa aramızdan çıkıverişi ve bizi hep bilime, hep gerçeğe, hep uygarlığa yönelik bir pusulayla bataktan kurtarması, sonra da ayak uydurmakta güçlük çektiğimiz bir devrimler serisi ile birdenbire ''muasır medeniyet''in yakınına getirir gibi olması idi.
Dünyada gelmiş geçmiş devlet adamlarının en yakışıklı ve en ''charisma''lılarından biri olan Atatürk, ayrıca çok da fotojenikti. Fotoğrafçılar her vesile ile onun fotoğrafını çekmeye doyamazdı.
Biz Atatürk kuşağının eli kalem tutanlarına şu ara düşen ödev, unutulmuş yahut yeteri kadar vurgulanmamış olan bazı ana özgürlükleri hatırlatmaktan ibarettir. Hepsi bu kadar.
Reklam
Türkiye bir gün, işini, sorumluluğunu seven, çalışkanlığı uyuşuk aylaklığa tercih edenlerle kurtulacaktır. Ödevini benimsemeden, sevmeden ne kişinin, ne de toplumun yaşamı yaşama benzer.
Şimdi bütün bu zengin dağarın verdiği kıyaslama olanaklarına dayanarak ve çoğu kuşaktaşlarımın da görüşümü paylaşaçaklarından emin olarak iddia edebilirim ki, bizlerin, yaşadığımız en mutlu dönem Atatürk'ün liderliğinde geçirdiğimiz on beş yıldır.
"Bir şey olduğunda ve içinden çıkamadığında, orada dur ve bir nefes al derin ve sigarasız. "
"Kaybeden insana dur diyemezsin.. kaybediş bir savaştır, yıkımdır, yok oluştur, önü geçilmez bir sondur." İbrahim ÇEKİN
Reklam
Fıtık Amca, o dolaylardaki sinemalarda oynayan bütün filmleri seyredip “Hazret-i Ömer’in Adaleti” adlı yerli filmi uygun bulup karısına o filmi görebileceğini söylüyor. Necmiye... Genç kadının adı. Gidiyor sinemaya... Fıtık Amcanın içi pırpır... Ertesi akşam erkenden eve dönüyor. Oh, çok şükür Necmiye evde. — Necmiyaa? — Efendim. — Ne yaptın ben
Sayfa 18 - Du Bakali N’olecakKitabı okuyor
Dedi ve ampule bastılar…
Çayevindeki emekliler birbirlerine hep yanıtsız kalacak aynı soruyu sorarlar: — Peki, n’olacak böyle? Bekleyelim görelim. Bakalım, n’olacak? — Bunun sonu nereye vanr böyle? Hep merak ediyoruz. Dur bakalım, n’olacak? — Bu gidişin sonu nereye vanr? Hayırlısı... Dur bakalım, n’olacak? O sabah da yine hiç bıkıp usanılmadan aynı konular konuşuldu ve çayevindeki herkes birbirine “Dur bakalım, n’olacak?” dedi.
Sayfa 16 - Du Bakali N’olecakKitabı okuyor
Sen orada ben burda Ruhumuzsa bir surda Hayâle dalıp dur da Resmedeyim çehreni
Ya bugün bir karar ver ya da yoldan çekil
Neden bu ailede, bu zamanda, bu kimlikle yaratıldığını tefekkür et. On dakika hiçbir şey yapmadan öylece düşün. Rabbinin senden bir muradı yok mu? Aranan kan tam olarak sensin. Kalk ve bir yol aç. Bir şiir yaz. Çin konsolosluğunun önünde sadece dur mesela. Hiçbir şey olmasa bile; VARLIĞIN SURDA BİR GEDİK OLSUN! Tuğçe Şifa Zorlu
Salınmak, hazların yorgunluğunu atmaya alan açarak, müstakbel hazlara zemin hazırlar. Dinlenmeyi reddetmek, daha kuvvetli cazibelere dönük arayışa yol verir, fakat onların etkisi de çok geçmeden yavanlaşır. Sorun, rehberlerin propaganda ettiği ve sosyal medyalarda sunulan hazların artık bir salınımı öngörmemesidir. Böylece insanlar, dur durak demeden, bir sonraki hazzın ne olacağı sorusunun işkence edici baskısına maruz kalırlar. Zihnindeki muhakkak zevk alma zorunluluğuyla kafayı yemeden, tek bir anın bile zevkini çıkartamazlar.
Sayfa 21
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.