Wharton yalnızlığın çaresinin her zaman birileriyle birlikte olmak değil, kendimize eşlik etmekten mutlu olmanın yolunu bulmak olduğunu düşünüyormuş. Antisosyal olmak değil, kimsenin eşlik etmediği halimizden korkmamak.
Wharton yalnızlık acısından ancak, "içimizdeki evi orada rahatça yaşayacak şekilde dekore ederek, gelip kalmak isteyeceklere kapımızı açarak ama yalnızlığın kaçınılmaz olduğu durumlarda da mutlu olmaya devam ederek" kurtulunabileceğini söylemiş.
Hiç kimse seni izlemediği, bu rezil ve önemsiz gündelik olayı yumuşatmadığı ve bu işe bir anlam ve önem yüklemediği halde mutfağın bir köşesinde oturup konserve çorba içmek ne büyük bir yalnızlıktı.
Yalnız başına oturmuş yemeğini yerken Alice, birinin onunla ilgileneceği, böylece kendisiyle ilgili ufak ayrıntıların takdir edildiğini hissedeceği güne özlem duydu.