O nasıl maceraydı, o nasıl "düş"tü Çevresine ihtilâl kuzgunları üşüştü Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü Öyle maktul bir esaret boşaldı ki doğudan Köleler ata bindi; sultanlar yaya düştü Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü
Sayfa 16 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
Einstein
Einstein Amerika’ya gittikten sonra verimliliği birdenbire düşer. Buna anlam veremezler. Einstein gittiğinde, “Diğer öğ renciler rahatsız etmeyecek, Bay Einstein ne isterse yapsm,” denilerek ona özel bir çalışma alanı ve iki de sekreter verilmiş tir. Bu verimliliğin düşüşü rektörün dikkatini çeker ve bir gün Einstein ın ziyaretine gider. “Bay Einstein, siz Almanya’dayken müthiş verimli bir adamdınız. Buraya gelince veriminiz düş tü,” der. Einstein, “Tabiî, çünkü siz beni bir odaya kapattınız. Kimse yanıma gelemiyor. Berlin’deki fikirler nerede ortaya çıktı söyleyeyim; üniversitenin kantininde, çünkü öğrencilerle soh bet esnasında ne fikirler doğuyor,” der.
Reklam
Nuyageva ...
O nasıl maceraydı, o nasıl "düş"tü Çevresine ihtilâl kuzgunları üşüştü Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü Öyle maktul bir esaret boşaldı ki doğudan Köleler ata bindi; sultanlar yaya düştü Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü...
Bundan iki bin yıl önce, uzak bir ülkede, düşlere inanan bir adamı kuyuya attılar ve onu esir gibi sattılar. Bizim ülkenin tüccarları onu satın aldılar ve Mısır'a götürdüler. Ve hepimiz biliyoruz ki düşlere inanan kimse onları yorumlamasını da bilir." "Ama her zaman gerçekleştirmeyi başaramaz onları," diye düşündü delikanlı, yaşlı çingene kadını anımsayarak. "Firavun'un gördüğü, –çirkin ve cılız ineklerin, güzel ve semiz yedi tane ineği yediği– düş sayesinde bu adam, Mısır'ı kıtlıktan kurtardı. Adı Yusuf'tu bu adamın. Bir yabancı ülkede senin gibi o da yabancıydı ve aşağı yukarı senin yaşındaydı." Sessizlik uzadı. Yaşlı adamın bakışı soğuktu. "Her zaman geleneğe uyarız biz," diye sözlerini sürdürdü yaşlı adam. "Gelenek, Mısır'ı açlıktan kurtardı o zaman ve halkını bütün halkların en zengini yaptı. İnsanların çölü nasıl geçeceklerini ve kızlarını nasıl evlendireceklerini gelenek öğretir. Gelenek, bir vahanın tarafsız bölge olduğunu söyler, çünkü iki tarafın da kendi vahası vardır ve bu yüzden iki taraf da savunmasızdır." Yaşlı adam konuşurken kimse ağzını açıp tek sözcük söylemedi. "Ama gelenek bize çölün mesajlarına inanmamızı da söyler. Bildiğimiz her şeyi bize çöl öğretmiştir."
Bozkurt; Türk uruklarının en büyük töz (totem)lerinden biridir. Hun Türklerinin bir kolu olan Tu-cje'ler, kurt'tan türediklerine inanırdı. "Büyük dedelerini kurt, kendi yavrularıyle birlikte güdüyor, inine götürerek besleyip büyütüyor". Bu yüzden bayrakların üzerine kurt kafası bulundururlardı Türk kabilelerinde, kurttan geliş
Sayfa 135 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Reklam
O nasıl maceraydı, o nasıl "düş" tü Çevresine ihtilâl kuzgunları üşüştü Ay görünce düzenli ışıyan gözlerini Hıçkırıklı bir mendil gökten kıyıya düştü Öyle maktul bir esaret boşaldı ki doğudan Köleler ata bindi; sultanlar yaya düştü Nuyageva bir gümüştü, tılsımlı bir gülüştü
"Bundan iki bin yıl önce, uzak bir ülkede, düşlere inanan bir adamı kuyuya attılar ve onu esir gibi sattılar.Bizim ülkenin tüccarları onu satın aldılar ve Mısır'a götürdüler.Ve hepimiz biliyoruz ki düşlere inanan kimse onları yorumlamasını da bilir." "Firavunun gördüğü - çirkin ve cılız ineklerin, güzel ve semiz yedi ineği yediği - düş sayesinde bu adam, Mısır'ı kıtlıktan kurtardı.Adı Yusuf'tu bu adamın.Bir yabancı ülkede senin gibi o da yabancıydı ve aşağı yukarı senin yaşındaydı."
Sayfa 130Kitabı okudu
Bütün gördüklerim düş 'tü. Sanki gerçeğin provası gibi.
Sayfa 249Kitabı okudu
Annemerkezli birey durumu
Annemerkezli kişi çok az durumda önemli rahatsızlıklar duymadan sürdürebilir yaşamını. Eğer annesi onu korumanın da ötesinde aşırı bir şekilde sevmişse -belki çocuğa hükmetmiş ama onu kırmamış- eğer annesinin benzeri bir kadınla evlenmişse ve eğer özel yetenekleri ve üstünlükleri, çekiciliğini kullanmasına ve kendisine hayranlık duyulmasına yol açabiliyorsa -başarılı bir siyasetçi gibi- daha üst düzeyde bir olgunluğa erişemese de böy- le bir erkek toplumsal olarak "uyumluluğunu" korur. Ama daha az uygun koşullarda -ki böylesi durumlara daha çok rastlanır- o erkeğin, toplumsal yaşamı olmasa bile sevgi yaşamı ciddi düş kı- rıklığına uğrayacaktır. Bu tür kişiliğe sahip olanlar yalnız bırakıldıklarında sık sık iç çatışmaları, huzursuzluk ve ruhsal çökün- tü duyarlar.
Sayfa 89 - Morpa Kültür
Reklam
SILADAN GURBETE MEKTUP
Günler sırtımızda ateşten gömlek Acılar aş oldu, haberin var mı? Silindi kısmetten baharı görmek Dört mevsim kış oldu, haberin var mı? Rahmet bulutları gitti gelmiyor Yağan zam dolusu durmak bilmiyor Namuslu kitlenin yüzü gülmüyor
Sayfa 116 - 117Kitabı okudu
Ammu onlara Jül Sezar’ın ve en iyi dostu Brutus tarafından hançerlenmesinin öyküsünü anlatmıştı. Sırtında hançerlerle yere yıkılırken, “Et tu? Brute? Öyleyse düş, Sezar,” deyişini de. “Bu da şunu gösterir ki,” dedi Ammu, “hiç kimseye güvenilmez. Anne, baba, erkek kardeş, dost. Hiç kimseye.”
Başını çevir de lütfen kendine bir bak Azra..
Ey talib, Bak yeni bir karar daha aldıgını söylüyorsun. Kendince karar almaktan hoşlandıgın için böyle yapıyorsun; zira farklılıktan ve tu­ tarsızlıktan nefret ediyorsun. Ne karan alıyorsun? Yapmak veya yapmamak karan. Görüyor musun, daha şimdiden yaşamını iki seçenek arasına sı­ kıştırdın bile. Yapma karan alırsan yapmamaktan, yapmama karan
İbrahim kızı Zeliha, gönlü düşüp sevdalanarak Çukurköprüden Mazlum Efendiye kaçtı. İki yıl sonra delirip dağlara düş- tü. "Aladağ, Aladağ, Aladağ," diyerek, yol yol, köy köy tüm Çukurovayı dolanıp duruyor. Hacı Salman dünya güzeli kızı Yeşili kendi eliyle kasabada- ki değirmen sahibi Salih Beye verdi, çadırını da götürdü değirmenin bahçesine kurdu. Yeşil bir yıla varmadan, ince hastalıktan can verdi. Çukurovaya çok Yörük kızı gelin gitti. Çukurova-da çok tel duvaklı ölü var.
Ne acı... Behçet Necatigil'in yıllarca çevirmek için uğraştığı eser.
Wolfgang Borchert 20 Mayıs 1921'de Hamburg'da doğ- du. Kitapçılık yaptı; bir süre de Lüneburg'da aktörlük etti. 20 yaşında, İkinci Dünya Savaşı için askere alındı (1941), Rus Cephesi'ne gönderildi, ağır yaralandı; "bozguncu görüşleri" nden ötürü, difteri ve sarılığa yakalanmış olmasına bakılmaya- rak, sekiz ay
125 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.