Ancak biriyle çok iyi anlaşabilirim: kendi başına düşebildiği kadar düşmüş, günlük yanılgılarına dönmeye ne arzusu ne de gücü kalmış biriyle.
Emil Michel Cioran
Emil Michel Cioran
Aşkın anlamı işte budur. Aşk, aslından uzak kalmış olanın vuslata ermek, visali yenilemek için duydu­ ğu hayret, kaçış ve kararsızlıktır. Kurumuş, koparılmış ve gur­bete düşmüş kamışın (ney), kamışlığa (neyistana) yeniden dön­mek arzusuyla feryat edişidir.
Sayfa 57 - Fecr Yayınları 3. Baskı: Ocak 2012 (E-Kitap)Kitabı okudu
Reklam
Bir diğer fıkra da şudur: Kedinin biri, bir damdan diğer dama sıçrarken arada donup kalmış.Sekiz ay sonra bahar gelince, don çözülünce miyavlayarak yere düşmüş.
277 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Yorum
Mükemmel bir kitap okudummmm. Kitabı o kadar sevdim ki çok sevgiden yemek istiyorum. Kitabımız, bu aralar herkesin bilgi sahibi olmasını gerektiğini düşündüğüm Aile Dizimini konu ediniyor. Hani psikoloğa gidersiniz çocukluğunuza iner ya, heh işte Aile Diziminde de atalarınıza gidiyor. Mevcutta ki psikolojinizde yarım kalmış, öfkeli, boğucu, karmaşık veya tekrar düşmüş hissediyor olabilir fakat bunların da cevaplarını bulamıyor olabilirsiniz. Peki bunun hiç atalarınızdan kalma kalıtsal bir miras olabileceği hiç aklınıza geldi mi? İşte bu kitap bunu aklınıza getiriyor. Aile Dizimi konusunda bir başlangıç kitabı asla değil. Çünkü yazarın konu hakkında sağlam bir araştırmayla yazdığı çok belli. Fakat okurken konuyu hiç bilmeyen biri bile akıcı bir şekilde okuyabilir ve büyük resmi görebilir. Evet kitap aslında kendiniz ve atalarınızı büyük resimde görmenize olanak sağlıyor. Açıklayamadığınız bir duyguyu düşünmenize sebep olurken, soruyu soruyor ve cevapları beraber bulmanıza olanak sağlıyor. İyileştirici cümleleri, egzersizleri, ritüelleri sabah kalktığınızda yüzünüzü yıkamak gibi standardınız haline getirebilirsiniz. Son olarak kitabın finalinde en önemli vurgu annemiz ile olan ilişkimizin bütün hayatımızı etkilediğiydi. Kesinlikle katılıyorum. Kitabı kapattığımda kendimi çok travmatik görmesem de huzurlu hissettim. Bu yüzden konu ile ilgilenenlere kesinlikle tavsiye ediyorum. Gitmeden de kitaptan konu ile ilgili iyileştirici bir cümle bırakıyorum. Addio.. “Sana olanları tekrar yaşamak yerine, kendi hayatımı doyasıya yaşayacağıma söz veriyorum.”
Seninle Başlamadı
Seninle BaşlamadıMark Wolynn · Sola Yayınları · 202213.1k okunma
Hayallenme
Düşünmenin zıddı düşünmemek değil. Bir işi durdurunca zıddına varmak şart değil, durmuştur o kadar. Koşmanın bir zıddı olabilir mi? Koşmamak diyebiliriz ama oturuyor olabiliriz pekala. Oturmak da bir eylem. Koşmak ve oturmayı veya yürümeyi veya emeklemeyi birbirine zıt olarak yorumlamak, kıyaslayanın keyfine kalmış. Yoksa hepsi kendi içinde bir eylem, zıtlık veya benzerlik kurabilir veya kurmayız. Bir insana koşamıyor diyebiliriz ama. Koşmanın anatomik, fizyolojik özellikleri var, bu koşmadır, bu yürümedir diyebiliriz. Emekleyen biri koştuğunu söylerse, koşmadığını veya koşamadığını söyleyebiliriz. Düşünebilmek konusuna dönersek, kim düşünüyorum derken düşünemez? Örneğin isteklerini rasyonalize eden kişinin düşünemediğini söyleyebiliriz. Düşünüyorum derken düşünememenin en sık halleri, haz ve kaygıyla ilişkili ortaya çıkıyor sanki. Haz peşine düşmüş veya yoğun bir kaygı yaşayan insanın akletme melekesi dumura uğrayabilir. O anda kendini yatıştırmak için düşündükleri bir akledememe hali yaratabilir. Böyle olup olmadığını bir zaman sonra kendisi de anlar. Peki emeklemeye bir isim verilmiş, haz ve kaygının gereğince sonuçlara ulaşma fiiline ne diyelim? Argo çağrışımını hatırlatacak şekilde "hayallenme" diyebiliriz.
Dön bak!!!
Yalnız kaldıysan Kalkıp pencerenden bir bak Güneş açmış mı? Yağmur düşmüş mü? Dön bak dünyaya Herkes gitmişse Sakince arkana dön bir bak Dostun kalmış mı?
Reklam
Mutlu Son...
On yedinci asır başlarında Dalmaçya'da Nadin kasabasında Sancak beyinin ahırında uşak olarak çalışan on üç yaşında bir çocuk vardı. Herkes tarafından horlanan bu kimsesiz çocuğa bir gün bir dul kadın acımış ve çıplak ayaklarına, kocasından kalmış kocaman bir çift partal kundura giydirmişti. Nadinden bir vazife ile bir Kapıcıbaşı geçti, Sancak beyinin konağında misafir oldu ve küçük ahır uşağının zekâ ile parlayan gözleri ve kir tabakaları altında kaybolmuş güzelliği nazarı dikkatini çekti, çocuğu yıkatıp temizlettikten sonra alıp İstanbul'a getirdi. Saraya verdi. Enderun'u Hümâyun çocukları arasına katılan çocuğa, güzelliğinden ötürü Yusuf adı konuldu. Nadinli Yusuf kısa bir zamanda yükseldi. Kaptan Paşa oldu. Bir gün Nadine Kaptan Paşanın bir adamı geldi ve Sancak Beyine mühürlü bir meşin torba verdi, bir mektupta da şunlar yazılıydı: - Falan yerde oturan Marya isminde bir dul kadın vardır; bu torba, eğer sağ ise, Sancak Beyinin ve Nadin kadısının huzurunda o dul kadına verilecektir ve bir senet tanzim edilip bana gönderilecektir. Kadın sağ idi, çok fakir düşmüş bulunuyordu. Kadının ve sancak beyinin huzurunda Kaptan Paşanın torbası kendisine teslim edildi. Torbanın içinde bir çift kocaman partal kundura vardı ve içleri altın ile doldurulmuştu. Yusuf Paşa kısa bir de mektup yazmıştı: - Anacığım, diyordu, bir kış günü donmuş çıplak ayaklarına bu kunduraları giydirdiğin kimsesiz çocuk, ölünceye kadar seni unutmayacaktır.
Sayfa 91 - Doğan KitapKitabı okudu
120 syf.
·
Not rated
·
Liked
·
Read in 4 days
Taşları Yerinden Oynatma Zamanı
Epeydir merakla beklediğim bir kitaptı. Sayfalar boyunca taşın çıldırtan sabrına dokundum. Sabrınız varsa sizlerle de paylaşmak isterim. İlkin eser sahibini tanıyalım. Hayatı savunduğu değerler doğrultusunda yaşayan biri o. Hikâyenin içindeki hayatı gören, hayatın içindeki hikâyeyi ustaca kaleme alan bir yazar. Hiç şaşırtmaz sizi. Baktığınızda ne
Taş Sektirme Ustası
Taş Sektirme UstasıResul Bulama · 0155 okunma
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.