Çavuşla birlikte karakola yeniden girdikten hemen sonra yaşadığım şok, felsefe ve dinin sıkıntılı durumlarda sunabileceği büyük teselliler üzerine düşünmeye sevk etti beni. Bu tür teselliler karanlık kuytuları aydınlatır ve alışılmadık zorluklara katlanma gücü verir.
Sayfa 105
En fazla şeyi cevap veremediğimiz sorulardan öğreniriz. Bunlar bizi düşünmeye sevk eder. Bir insana tüm cevapları verirsen elde ettiği tek şey bazı hakikatler olur. Ama ona bir soru verirsen kendi cevaplarını kendi arar. Böylece cevapları bulduğu zaman o cevaplara kıymet verir. Soru ne kadar zor olursa cevabı da o kadar çok ararız. Aradıkça daha çok şey öğreniriz.
Sayfa 645Kitabı okudu
Reklam
Jarvinen, Okunen ve Gulbe Nasıl Kral Oldular? Reçel Kralı Jarvinen anlatıyor... Ben önceleri yoksul bir sokak çocuğuydum. Şimdi ise yurdumuz için büyük ve iyi bir güç olduğumu söyleyebilirim. Ben bu konumumu kime borçluyum? Tesadüfen dinlediğim bir konferansa değil mi? Daha önce de söylemiştim. Küçük dükkânımda kurabiye ve
Alışveriş
İnsanlara yüz yüze ve el ele saatler geçireceğimiz saatler vaat etmemiz gerekirken, mağazalardan alacağımız hediyelerin bunu telafi etmesini beklemeye alıştık. Hediyeyi veren, hediye ne kadar pahalıysa, telafinin o kadar büyük olmasını bekler, dolayısıyla hediyeyi verenin vicdani sancılarını rahatlatıcı ve dindirici etkisi de o kadar fazla olur. Dolayısıyla alışveriş yapmak ahlaki bir davranış olur. Tabii ki bunun yan etkisi, ticarileştirilen ahlaki ağrı kesicilerin reklamının yapılması ve iletilmesiyle, meta piyasalarının insan ilişkilerinin sönmesini, parçalanmasını ve kopmasını engellemek yerine sadece kolaylaştırmasıdır. Vicdani sesler, eğer piyasalar tarafından sunulan ahlaki yatıştırıcılar ve ağrı kesicilerin müdahalesi olmasaydı, insanı daha derin düşünmeye, ve daha ruhlu ve yeterli eylemler yapmaya sevk ederlerdi. İnsanlara iyilik yapma niyetlerimiz ticarileştirildi. Yanılmak bilmez ucuz felsefe yorumcusu Margaret Thatcher şu sözleriyle İncil'i yeniden yorumlamıştı: Yardımsever kişi, eğer parası olmasaydı yardımsever olamazdı...
"Deniz... İşte bu da muazzam ve nefis bir şeydi... Kendisini gezdiren geminin güvertesine uzanarak uzaklara, ta uzaklara bakar ve kesik kesik nefes alan sulardan başka hiçbir şey görmezdi. Çöl ve deniz hemen hemen aynı şeylerdi: Her ikisinde de aynı büyüklük, aynı ağırbaşlı sessizlik veya aynı heybetli ve derin bağırmalar... Ve denizde de, küçük minimini, sinirlendirici teferruat yoktu. İnsan orada yalnız renkten renge giren su damlaları ve devlere benzeyen bir mahlukun yavruları gibi birbirleriyle oynaşan hoyrat dalgalara görebilirdi... Sonra bitmez tükenmez bir genişlikle karanlık ve sıkı bir derinlik... Ve bütün bunlar onu manasız bir tecessüse değil, düşünmeye sevk ederlerdi."
Almayı Bilmek
-Almayı Bilmek gerek,anlıyor musun? Bu çok zordur, almayı bilmek! Hiçbir şey anlamamıştım ama bu ve buna benzer sözler farkında olmadan zihnime kazınıyordu, çünkü yalınlıklarının altında insanı düşünmeye sevk eden, gizemli bir şeyler yatıyordu. Almayı bilmek de ne demekti? Öyle ya, çayı, bir parça ekmeği, fincanı, çekici alabilmek için özel bir şey gerekmiyordu.
Sayfa 144Kitabı okudu
Reklam
990 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.