Belirsizliklerin hikmetleri vardır. İnsanın eceli belirsizdir. Eceli insana bildirilmiş olsaydı, yetmiş yaşında vefat edeceği kesin olan biri, otuzlu kırklı yaşlarına kadar, 'ne de olsa ölüme daha çok var' hissiyatından kurtulamaz ve hayatının ilk yarısı ölüme karşı gaflet ve duyarsızlık içinde geçerdi . Otuz kırk yaşından sonra ise darağacına çıkmakta olan bir idamlık gibi , emdiği süt burnundan gelir ve doğal bir biçimde yaşamını sürdüremezdi.
112 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bir insanı öldürmenin ne kadar zor bir şey olduğunu tahmin edemezsin!" Selam, Bu ara fırsat buldukça #gabrielgarcíamárquez in kitaplarını okumaya gayret ediyorum. #kirmizipazartesi gibi kimisini yeniden okurken bazılarını ilk defa okuyacağım. Yazar, işleneceği önceden belli olan bir cinayetten bahsediyor ki hiç kimse bunu engellemek için çaba göstermiyor. Ölecek olan belli öldüren belli ve bu kimsenin umurunda bile değil. Bunu sürekli konuşan insanların tavır ve düşüncelerinden anlıyoruz. Olay bir namus cinayeti olarak vuku bulduğu için de kadın-erkek ilişkilerini ve toplumdaki cinsiyet rollerini, bakış açısını kavrayabiliyoruz yaşananlara dair. Bekaretin adeta kutsanırcasına yaşandığı ve uğruna kan döküldüğü zamanlardan, topraklardan çıkıp geliyor #kitap. Yaşananlar yabancı değil bizim coğrafyaya da. Tepkisizlik mi dersiniz yaşananlara ya da duyarsızlık mı bilemem ama ince bir kitap olmasına rağmen dikkatlice okunması gerekenlerden olduğu kesin. Olayın ahlâki boyutu ya da toplumun adeta insanları yutmak istercesine dedikodu yaparak olayı izlemesi yazarın da karakterleri net olarak anlatması okuru da gerilimin içine sokuyor. Her şey belli ise okurken ne gerilimi diyenler olacaktır o da vicdanın sızısı. Adaleti kendisinin tesis ettigini düşünen insanlar...Ve ah masumiyet. Bazen tetiği bir kişi çeker ama suç görünmez kalabalığındır. " Aşk da öğrenilir."
Kırmızı Pazartesi
Kırmızı PazartesiGabriel Garcia Marquez · Can Yayınları · 202177.6k okunma
Reklam
Nerede Çokluk, Orada Yokluk..
Zira kanda ilgilenilmesi gereken şeker miktarı çok artmıştır. Fakat burada ilginç bir biyolojik fenomen ortaya çıkmaktadır. İnsülinin kanda artması sürekli hale geldiğinde, hücreler artık insülinle ilgilenmemeye başlarlar. Tıpkı gerçek hayatta olduğu gibi, bir şeyin miktarı ne kadar artarsa ona karşı o kadar duyarsızlık oluşur. Hücreler insüline karşı büyük bir vefasızlık örneği göstererek artan insülini görmezden gelir ve insülin duyarsızlığı dediğimiz bir durum oluşur. İnsülin duyarsızlığından dolayı kandaki şekerlerin hepsi hücrelere alınamaz. Bunun üzerine şekerin hücrelere alınmadığını gören ve duruma oldukça bozulan pankreas daha çok insülin salgılamaya başlar. Pankreasın bu çabası sadece kısır bir döngü yaratır çünkü hücreler insülini sallamıyorlardır artık. Özetle, hücreler insülin hormonuna karşı duyarsızlaşır ve biz tıp dilinde bunu "insülin direnci" olarak tanımlarız. Pankreas çok fazla çalışır ve azami miktarda insülin üretir ama hücreler bu insülin sinyallerine cevap vermez. Sonuç, "tip-2 diyabet" dediğimiz şeker hastalığıdır. Sistem tümüyle bozulmuştur ve kan şekerini dengede tutabilmek, artık sadece ilaçlarla mümkündür
Duyarsızlık Dersi
"Ben tembel bir öğrenci değilim! Kafam sadece duyarsızlık dersinde çalışmıyor."
İçi Boş İnsanlar
Bu boşluk duygusunun psikolojik kökeni nedir? ... Boşluk duygusu genellikle insanların, hayatlarına ya da içinde yaşadıkları dünyaya ilişkin etkili bir şey yapmaktan aciz olduklarını hissetmelerinden kaynaklanır. İçsel boşluk duygusu, yılların birikimiyle, kişinin hayatına yön verme, başka insanların ona olan davranışlarını değiştirme veya içinde bulunduğu dünyayı etkileme gücünün olmadığına dair insancının bir sonucudur. Böylelikle günümüzde pek çok insan gibi derin bir çaresizlik ve anlamsızlık hissine kapılır. İstekleriyle hisleri gerçek anlamda bir fark yaratmayacağı için çok geçmeden istemekten ve hissetmekten vazgeçer. Duyarsızlık ve hissizlik de endişeye karşı birer savunma yöntemidir. Kişi sürekli olarak üstesinden gelemeyeceği tehlikelerle yüzleştiğinde, nihai savunması, bu tehlikeleri hissetmekten kaçmaktır.
İletişim nasıl gerçekleşir? 1. İnsülin, etkisini gösterebilmek için hücreye sesini duyurabilmeli, emirlerini içeri iletebilmelidir. 2. Hücrenin zarında insüline ait reseptörler bulunur. Bu reseptörler insülinle birleşerek birbirine lego gibi bağlanır. Bu şekilde hormonun istediklerini hücre duyar. 3. Eğer hücre zarında hasar varsa, hormon ve reseptörün birbirine kilitlenmesi bozulur. Bu durum hormonların seslerini hücreye iletmelerine engel olur. 4. Bu durumda kanda hormon miktarı yüksek olsa da hormonun vücutta istenen etkisi az olur. 5. Hücre zarındaki reseptörlerin kendi hormonlarına karşı duyarsızlığı klinikte karşımıza o hormonun etkisinin yetersizliği veya o hormona karşı duyarsızlık olarak çıkabilir. Yani hormonlar ve reseptörleri arasında iletişim sorunu oluşur. İşte insülin ve reseptörü arasındaki iletişim sorunu insülin duyarsızlığı olarak adlandırılır.
Reklam
ahlaki yozlaşma, etik körlük ve duyarsızlık, insani acılara ve insanın insana ettiği gündelik zulme alışma -azar azar ama insafsızca, hayatı anlamlı, birlikte yaşamayı mümkün ve zevkli kılan değerlerin, yavaş yavaş ve yeraltından fark edilmeksizin ve karşı çıkılmaksızın erozyona uğramasına alışma.
Keats, Flaubert ve deha sahibi diğer adamlar, dünyanın vurdumduymazlığına katlanmakta büyük güçlükler çekiyorlardı ama kadının katlanması gereken en büyük sorun bu duyarsızlık değil, dünyanın ona karşı takındığı düşmanca tutumdu. Dünya ona, erkeklere söylediği gibi, “Canın istiyorsa otur yaz, benim için fark etmez,” demiyordu; ona kahkahalarla gülüyor ve “Yazmak mı? Sen yazsan ne olur, yazmasan ne olur,” diyordu.
-Ama kadının katlanması gereken en büyük sorun bu duyarsızlık değil,dünyanın ona karşı takındığı düşmanca tutumdu.Dünya ona,erkeklere söylediği gibi,' Canın istiyorsa otur yaz,benim için fark etmez,' demiyordu.Ona kahkahalarla gülüyor ve 'Yazmak mı?Sen yazsan ne olur,yazmasan ne olur,' diyordu.
Gerçekten karanlık bir dönemde yaşıyorum! İyimser bir sözcük aptallık. Kırışıksız bir alın Duyarsızlık. Gülenlere Ürkünç haberler Henüz ulaşmamış.
Sayfa 82 - KavramKitabı okudu
Reklam
Bu tür kitaplar yazanlar övgü falan beklemiyor. Görün istiyor,görün. Gözünüzü kaçırmayın, yaranın ta içine bakın. Bakın ki, yarasını gösteren kadınlar kendilerini yalnız hissetmesin, yaralarını göstermek için bir nedenleri olsun, bir duyarlılık oluşsun. Yarasının üstünü açan kadınların evi taşlanmasın. Onlardan bir "merhabayı” dahi esirgeyen komşular bir an durup düşünsün! Ensest ve tecavüz üzerine yazılan yazılar, kitaplar, sadece bunu başarabilirse başarılı sayılabilir. Yazılan yazılar yerde kalırsa, sadece yazanın yüreğini kanatırsa, ne olabilir ki havanda su dövmekten başka? Umarım bu anlamda yaşadığım duyguları bu kitapla sen de yaşamazsın... Duyarsızlık insanı fena hırpalıyor!
Sayfa 180Kitabı okudu
“Belirsizlik ve katliamla sarmalanmış bir memlekette insan ıstırabından başka bir şeyle biraz fazlaca ilgilendiğinde DUYARSIZLIK gibi görülüyor, çekilen acılara bir HAKARET olarak algılanıyordu.”
“…hatalar kasıtlı veya başkalarını mutsuz etmek için yapılmasalar da, yine de acıya yol açabilirler. Düşüncesizlik, başka insanların hislerine duyarsızlık ve kararsızlık… bütün bunlar bir insanın onuruna ağır hakaretlerdir.”
Yeri gelmişken, özellikle sol tandanslı arkadaşların diline pelesenk olmuş bir şehir efsanesine de değinmek istiyorum. Derler ki, kapitalizm bireyi yalnızlaştırıyor, atomize edi­yor. Çünkü yalnızlaşmış birey kapitalizm için daha yağlı bir müşteridir; yalnızlık arttıkça satışlar da iki katına çıkar. Ayrıca yalnızlaşmış birey toplumsal organizmadan koptuğu için, çevresindeki sosyal sorunlara karşı da duyarsızlaşır, ta­mamen kendi bencil çıkarlarıyla ilgilenir. Hiç de değil! Tam tersine, kapitalizmin en iyi müşterisi aile kurumudur. Kusura bakmayın ama, hiç kimse aile kadar tüketemez! Tanıdık sahneleri şöyle bir gözümüzün önüne getirelim; yalnız bireyler genelde daha sade yaşarlar ve tüketimleri makul düzeylerded­ir. Asıl çılgınca tüketenler ailelerdir. Sosyal duyarsızlık ko­nusu da aynı şekilde yalan! Tam tersine, evlilik kurumu kadar insanı içe kapatan, her şeyden koparan, kendi evi dışındaki her şeye karşı duyarsız hale getiren başka bir kurum yok. Yalnız yaşayan bireyler etkin bir şekilde sosyal hareketlere katılmakla kalmıyorlar, aynı zamanda kendi kişisel yaşamlarını ren­klendirmek için de her fırsatı değerlendiriyorlar. En hantal, en hareketsiz, yeniliğe ve farklılığa en kapalı olan yaşam ünitesi evlilik kurumunun ta kendisidir. Kaldı ki, yalnızlık sadece fiziksel bir durum mudur? Yalnız başına yaşayan ama çevresi­yle çok güçlü bir etkileşim içinde olan bir birey mi, yoksa bir evliliğe saplanıp ne ileri ne geri gidebilen ikili mi yalnızdır? "Birlikte ama yalnız" deyimi boşuna çıkmış olmasa gerek.
Pdf
Psikopatide, konu sadece suç işlemekle ilgili değildir. Genellikle pişmanlık ve utanç duygusunun olmaması, sevgisizlik, duyarsızlık ve sığ duygusal tepkilerin olduğu bir kişilik özelliğidir. Tüm suçlular psikopat olmadığı gibi, tüm psikopatlar da suçlu değildir.
Sayfa 74 - Destek YayınlarıKitabı okudu
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.