Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.13
Kitapta bir kadının aşktan zerre anlamayan bir adamı kendisine aşık etmeye çalışmasını okuyoruz. Selin, yakın arkadaşı Emine'nin çalıştığı şirketin düzenlediği yılbaşı partisine gittiğinde patronu Kuzey'i görür ve ilk görüşte aşık olur. Nasıl bir adam olduğunu öğrenince de onu kendine aşık etmenin yollarını aramaya başlar. Arkadaşı Emine'yle birlikte plan yaparlar. Ancak Selin öyle aşıktır ki kendini açığa vermeden planlarını uygulaması çok zor olacaktır.
Cezayir Menekşesi, yazarın kalemiyle tanışma kitabım oldu. Başından sonuna kadar büyük bir merakla okudum ve çok sevdim. Karakterlerin arasındaki uyum çok iyiydi. Kuzey'in bambaşka birine dönüşmesini ve Selin'e yavaş yavaş aşık olmasını okumak çok güzeldi. Bu duygulara tamamen yabancı olan bir adamın bu kadar sevebileceği hiç aklıma gelmezdi. O yüzden Selin'den ziyade Kuzey'in aşkını okumak beni daha çok mutlu etti diyebilirim. Her bölümü ayrı bir heyecanla okudum. Kafa dağıtmalık tam çerezlik diye tabir edebileceğim güzel bir kitaptı. Eğer romantik kitapları seviyorsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız. Kitap 18 yaş üzeri için uygun bilginiz olsun. Sevgilerimle...
Kitapta varlıklı bir ailenin başına gelen felaketlerden sonra yoksullaşması ve adım adım sefalete sürüklenişi anlatılıyor. Batılı tarzda eğitim görmüş, ailenin genç kızı İffet, babası Şakir Efendi’nin ölümünden sonra hasta annesi ve küçük kardeşiyle yapayalnız kalır. Tüm servetlerini kaybeden aile İstanbul’un kenar mahallelerine taşınıp acımasız
Kentin kalabalığından bunalmış , sade bir hayat yaşamak isteyen Werther bir kasabaya yerleşiyor ve oradaki yaşamla ilgili izlenimlerini mektuplar aracılığıyla arkadaşı Wilhelm'e aktarıyor. Werther bir davette Lotte adındaki bir hanımla tanışıp aşık olur fakat bu aşk karşılıksız kalır. Lotte, Werther'i sadece bir dost olarak görür.
Werther'in, Lotte'ye olan aşkı gün geçtikçe artar ve artık dayanılmaz bir noktaya varır ve onu bir çıkmaza sürükler. Bu arada nişanlı olan Lotte kısa bir süre içinde Albert ile evlenecektir. Werther bu süreçte Albert'i yakından tanıma fırsatı buluyor. Albert'i tanıdıkça onun aslında iyi bir insan , iyi bir dost olduğunu anlıyor ve daha fazla vicdan azabı çekiyor. Werther'in arkadaşına yazdığı mektuplardan anlaşılacağı üzere Werther tam bir çıkmaz sokaktadır. Bir yandan aşık olduğu kadın, bir yandan dostu olan Albert. Bu işin içinden çıkamayacağını anlayan Werther kitabın sonunda tabanca ile kendini öldürür.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021121.2k okunma
Öncelikle ülkemiz bu tarz kitaplara karşı önyargı olduğu için okumak biraz tedirginlik versede güzel bir seri olmuş.
Serinin ikinci kitabı ilk esere göre biraz durağan ve sıkıcı. Bitirmekte biraz zorlandım hatta zaman zaman yarım bırakmak bile istedim.
Erotizmin sınırlarının zorlandığı serinin toplumumuz tarafından yargılansada okunmaya değer olduğu kanaatindeyim.
Youngju, toplumun ve ailesinin ondan beklediği üzere her şeyi doğru yapmıştır; üniversiteye gitmiş, düzgün bir adamla evlenmiş, saygın bir işe girmiştir. Ancak bir anda her şey altüst olur ve hayatının o kadar da iyi olmadığını düşünmeye başlar. Tükenmişlik hissiyle eski hayatını terk eder, zirvedeki kariyerini bırakır, kocasından boşanır ve hayalinin peşinden gider. Hayalleri olan kitabevini açtığını ilk zamanlarda bocalasa da zamanla bu yeri güzelleştirmeye başlar. Çok soft bir kitap. E-kitap olarak okuma yanlışına düştüm. Çünkü kitabı okumaya başladıkça çok sevdim ve elimde bulunsaydı keşke diye düşündüm. Zaten o kadar çok yerinden alıntı paylaştım ki ne kadar sevmiş olduğumu görebilirsiniz buradan. Karakterlerin kendi mücadeleleri ve birbirilerinin hayatına dokunuşlarıyla samimi, sıcacık bir kitaptı. Ayrıca pek çok kitaptan, filmden, yönetmenden vs bahsetmesi bakımından da dolu dolu.
Calvino ya! Beyninin içinde gezinmek istediğim muhteşem edebî dehalardan biri. Kesişen Yazgılar Şatosu, kendi şahsına münhasır, nadide bir eser. Bir çırpıda bitiveriyor, merak uyandırıcı, muzip, akıcı ama Calvino 'nun zihninin ne kadarını okuyabildiğim meçhul.Anlayabildiğimden aldığım keyif bile muazzam. Eser iki bölüm, akşam çöktüğünde bir şatoda bulunan, konuşmadıklarını fark eden yolcuların tarot kartları ile oluşturdukları öyküleri okuyoruz (bölüm 1, 2.bolumde meyhanede bir grup var ve Rönesans zamanı). Kartlarına tersten ya da sağdan soldan bakıldığında farklı okumak mümkün. Calvino bir sihirbaz, büyülü bir masal anlatıcısı. Ve bu esere muazzam yansımış. Ortada bir kaos, bir karmaşa var, öykülerde de öyle ve derin , katmanlı anlamlar... Eleştiri oklarını bir yığın şeye saplamış ama en büyüğünü insanın kendine saklamış. Öyküler birbiriyle kesişiyor, kavramlar, anlatılar kesişiyor, aynı kartlardan farklı yazgılar oluşurken , anlatılar birbirine göz kırpıyor. Katman katman anlatmış, satırların içinde satırlar gizli.Efsanelerle, mitoloji ile süslemiş satırlarını, Shakespeare'e müthiş selam çakmış.
Calvino edebiyatın kalıplarını kırmış yine. Bu keyifli , düşündürücü yer yer kaos ve absürtükler ile bezeli metin farklı okumaları sevenler için harika bir seçenek.
“İnsanın Anlam Arayışı” İncelemesi
İnsanın Anlam Arayışı kitabı iki ana bölümden oluşuyor. İlk bölümde, yazar Frankl’ın; Nazi Almanyası döneminde kurulmuş olan, en büyük ve en ağır -insanlık dışı- işkencelerin yapıldığı, tutukluların bir günü bir lokma ekmekle geçirdikleri ve ağır işlerde, zorlu hava koşullarında binbir türlü hastalıkla çalışmak zorunda kaldıkları, Auschwitz
Okunmayacağını bile bile yazmak istedim.
Yazarın bol örneklemeli kapitalizm ve emperyalizm eleştirileri çok çarpıcı ve güzel. Fakat emperyalizmin saldırgan, askeri vahşetini 1940'lara geldiğimizde neredeyse bitiriyor. ABD'nin Japonya'nın iki şehrine atom bombası atıp çoluk çocuk yüzbinlerce sivili öldürmesini mantıklı bir hesaba bağlayıp adeta aklıyor. S. 261. Dünya
Sahiden de hayat efsaneyi tekrar eder mi?
(Dikkat!
spoiler içerir)
Bayıldım! Mitler ve efsaneler ile dolu bir kitap. İki temel eser üzerinden konu anlatılır. Sophokles'in Kral Oidipus'u ve Firdevsî'nin Şehname'sinden Rüstem ile Sührab'ın hikayeleri arasında geçer. İlk eserde babayı öldürmek ikinci eserde oğulu öldürmek. Bu iki konuya hakim olmak önemli.
Kitap ilk olarak Cem'in babasızlık ve yeni bir baba bulma heyecanı ile ilerler. Bir kuyu ustasının çırağı olarak Öngören'e gider. Burada Mahmut Usta'yı babası olarak görür. Cem, bunu üniversiteye hazırlık sınavı için dershane parasını biriktirmek amacıyla yapar ama kırmızı saçlı kadını görmesiyle her şey değişir. Maalesef babası olarak gördüğü Mahmut Usta'yı kuyuda terk etmesiyle ilk tren bileti ile annesinin yanına geri döner. Bu terk etmenin üzüntüsünü düşünmemeye çalışsa da acısını yıllarca yaşar. Aradan seneler geçer. İyi bir evlilik yapar işlerini büyütür sonunda zenginlik. Sonrasında sarpa saran bir karmaşa içinde sonunu kolaylıkla anlayabileceğiniz aynı zamanda fazlasıyla şaşıracağınız bir roman.
Başta bahsettiğim iki konunun bir arada kullanıldığı yaşanacağı için efsaneye dönüşen hikayede tercih oğulun babayı öldürmesinden yana kullanılmıştır.
Yazara fazla aşina değilim ancak incelemelere baktığım kadarıyla seveni de çok sevmeyeni de şahsen ben kurgusal olarak anlatılan hikayeyi sevdim. O kuyudan su çıkacak mı? Kırmızı saçlı kadın kim? Mahmut Usta öldü mü? Cem tutuklanacak mı? Ben merakla okudum. Benim için baştan sona akıcı bir kitap oldu okumanızı tavsiye ediyorum.
Victor Hugo'nun 1831 yılında yazdığı kitabünda 1482 yılının Paris'ini ve Notre Dame kilisesini ince ayrıntısına kadar anlatıyor. Kambur, tek gözü kör ve sağır olan Notre Dame zangoçu Quasimodo'nun Katedralin önünde bulunması ve başdiyakoz Dom Claude Frollo'nun himayesi altına alınmasıyla başlayan hikayemizde Quasimodo
