Derin izler bıraktıran bir insan mıdır, hayatımızda yer edinmiş olan; yoksa bir şairin dizeleri midir, tahayyül yoluyla iz bırakan bir özneye ulaştıran?
Bu soruyu sormama sebebiyet veren, yazdıkları şiirleri ile gerek yaşantımdan parçalar bulduğum, gerekse hiç yaşamadığım tatlı-acı anları dahi yaşamışım kadar derinden hissettiren -geçen mısralardaki hayal ettirdiği gündüze ve geceye dair unsurlardan ötürü- Şükrü Erbaş'ın ruhunu ortaya koyarak yaptığı bu başyapıt parçacıklarıdır... Öyle gönülden dokunuyor ki sözcükleri, kelimelerle bir insan canlandırılabilse, bunu gerçekleştirebilecek yegane insanlardan biri olurdu fikrimce.
Ömür Hanım başlıklı yazdığı mektup-mensureler hayatım boyunca arayıp da bulamayacağım cümleleri verdi bana. Parayla alınamayacak, soyut kavramların en unutulmaz baharlarını (ilkbaharın neşesi ve sonbaharın hüznüyle) barındıran kitabı, ömrümde iz bırakacaktır. Aklım kaldı, fikrim kaldı, yüreğimi koydum her bir harfine, okurken.
Hissettiklerimin, hissetmeyi hayal ettiklerimin, hayal edemeyeceğim nice acıların ve yüce sevinçlerin aynası niteliğinde biricik bir şair. Bu nedenle, en sevdiğim şair olan Pessoa'nın nazarımdaki şiir tahtını epeyce bir sarmış bulunmakla beraber, sonraki okuyacağım şiir ve mensureleri ile tahtı ele geçirerek gibi görünüyor.