Dinliyordum ve bana zeki dendiğini duyuyordum. Ne var ki sıradan bir adamın niteliklerinin nasıl olup da onun suçlu olduğuna dair çok kuvvetli delillere dönüştüğünü pek anlamıyordum.
Günlerin nasıl hem uzun hem bu kadar kısa olabildiğini anlamamıştım. Yaşaması uzundu elbette, fakat o kadar genişlemişlerdi ki sonunda iç içe geçiyorlardı. Adlarını yitiriyorlardı. Benim için içi boşalmadan anlamını koruyan yalnız dün ve yarın sözcükleriydi.
Herkes gibi olduğumu, aynıyla herkes gibi olduğumu ona söylemek istiyordum. Ancak bütün bunları söylemenin aslında pek faydası yoktu, ben de tembelliğimden, söylemekten vazgeçtim.