O da hayatımda bir değişiklik yapmanın ilgimi çekip çekmediğini sordu. Ben de, insanın hiç bir zaman hayatını değiştirmediğini , her hayatın birbirine benzediğini , buradaki hayatımdan şikayetçi olmadığımı söyledim.
Aslında iki tane Harry Stanford vardı... Etrafa para saçan insancıl Stanford ve insanları mahvetmekten zevk alan orospu çocuğu Stanford. Yılan oynatıcısı gibi etkileyici ama bir kobra gibi tehlikeliydi. Iki kişilikliydi...hem yılan oynatıcısı hem yılan...
Varoluşum konusunda vardığım bu kesinlikle, bu güven vermeye çalıştığım öz arasında çukur hiç bir zaman dolmayacak. Kendi kendime yabancı kalacağım hep.
"Kader aşıkları bir araya getirebilir, kaza geliyorum demez, koşullar garip kombinasyonlar yaratabilir, yani tuhaflık hemen her an her yerde bizimle birliktedir ve bu konuda söyleyecek pek bir şey bırakmaz bize. "
Adel birdirbir oynar gibi çocukluğunun üstünden atladigini hissediyordu. Yere bir yetişkin olarak inecekti. İndiğinde de artık geri dönüşü olmayacaktı , çünkü yetişkin olmak babasının bir zamanlar bir savaş kahramanı olmak için söylediği şeye benziyordu: bir kere oldun mu, öyle de ölürsün.
Hepimiz birbirimize benzemeliyiz. Anayasanın dediği gibi herkes hür ve eşit doğmaz ama herkes eşit hale getirilir. Her insan diğer herkesin suretidir; o zaman herkes mutlu olur çünkü sinmelerine yol açacak, kendilerini kıyaslayacak dağlar yoktur.
Seni sen kim isen o olarak seviyorum, sıcakkanlı ve çabuk unutan, kendini veren ve sadık kalmayan, seni yalnızca her zaman kim idiysen ve şimdi de hâlâ kimsen o halinle seviyorum.