Halk kültürümüzde de düşünme eylemini öven bir tek söz yoktur ama tersi örneklere bol bol rastlanır.
"Nasrettin Hoca'nın hindisi gibi düşünmek" deyiminin yanına "Düşün düşün, boktur işin", "Karadeniz'de gemileri batmış gibi düşünmek", "ayağını sıcak, başını serin tutmak" ve "derin düşünmemek" gibi birçok halk sözünü koyabiliriz.
Böylece insanoğlunun en soylu eylemlerinden birisi olan düşünmek, bu toprakların geleneğinde yararsız, gereksiz hatta tehlikeli ilan edilmiş.
Böyle bir çorak toprakta "deneme" türünün gelişmesine olanak yoktu ve olamadı.
Hz. Muhammed'e namaz kılarken saldıran bir yılanı alt eden kedinin sırtını okşadığı da anlatılanlar arasında. Bu yüzden kediler sırtüstü yere düşmezmiş.
Eski Amerikan başkanlarından Abraham Lincoln'e "Bir insanın ideal bacak boyu ne kadar olmalıdır?" diye sorduklarında yalın bir cevap vermiş. "Yere ulaşmaya yetecek kadar."
Zaten zeki insanlar kurnaz olmaz, kurnazlar da zeki. Bu iki kavram arasında kesin bir zıtlık vardır. Einstein de kurnaz değildir, Mevlana da, Nietzsche de, Hz. İsa da. Herhangi bir şark kurnazı, bu büyük insanları iki dakikada kandırmayı başarabilir; çünkü hem küçük hesaplara akılları ermez onların, hem de insanlıkla ilgili yüksek düşünceleri bu derece alçalmayı kavrayamaz.
Zeka, rüyaları olan büyük insanlara, kurnazlık ise "köşeyi dönmeye çalışan" küçük insanlara özgüdür.