F. Kafka'nın bu çarpıcı öyküsünde ilk olarak şunu görmek mümkündür: Ailedeki bireyin çeşitli şartlar altında köleleştiğidir. Bu ailedeki herhangi birey olabilir; baba, anne, çocuk farketmez. Bu şartların en büyüğü aileye bakmaktır. Ve ailedeki herkes senden bir şey bekler ve beklentiyi karşılanmazsan silinirsin, daha dogrusu silerler. Bu bireyin, kendi özel yaşamı çok kısıtlı ve dardır, hobisi yoktur. Kalkar, işe gider, uyur...
Ailedeki sorumlu birey hastalanır, engelle karşılaşırsa veya ölmek üzeriyse bir değeri kalmaz, hatta aşağılanır, ilgilenilmez bile... Bu bir gerçektir, bunu şu anda da görüyoruz, göreceğiz de...
Gelelim öyküye: Öykünün girişine kelimeler kifayetsiz kalır. Yine eklemek gerekirse bir kaç kavram; ilgi çekici, çarpıcı ve sert denilebilir. Eser yazarın hayatından kesitler yansıtır, bu yadsınamaz ama bu lakin önemli değildir. Önemli kısım yukarıda anlattığımdır. Aile içindeki sorumlu bireyin özellikle çocuğun sorumlu birey olması ve bunun getirdiği olumsuz sonuçlar ( psikolojik - toplumsal ) denilebir.
Eseri elinize aldığında bırakamayacaksınız, sizi zaten ilk cümlesiyle içerisine aldı zaten. Bu 90 milyonluk ülkede zaten 20 milyon Gregor Samsa var zaten gerisini siz düşünün artık...
İnsan belli bir anda çalışamayacak durumda olabilir; ama o insanın geçmişteki hizmetlerini anımsamak ve engel ortadan kalktıktan sonra hiç kuşkusuz daha büyük ve yoğun bir çaba göstereceğini düşünmek için en uygun zaman da işte o andır.
Bir kitap daha bitti. Belki bitmesi doğru değildi ama bitti. Ve bitmek zorunda, hayat gibi... Nikos Kazancakis'in yazdığı Zorba'dan bahsediyorum sizlere, eserin adını kahramanından alan Zorba'dan bahsediyorum. Zorba kahramanı bana özgürlüğün ne demek olduğunu hatırlattı. Özgürlüğü kitapların arasında aramaktan ve yaşamaktan çıkmalı; gerçek hayatta yaşamalı, yaşatmalıyız. Zorba eserinde Türk kültürünün esintilerini görmek bana ayrı haz yarattı diyebilirim. Hele iki yere değinmek isterim ki Hüseyin Ağa'nın tanrıyı yorumlama şekli (tasavvufi bir şekilde) ve o son kısımda yer alan "İki Keklik" türküsü. Kazancakis'in Türk kültürünü, sosyolojisini çok iyi bildiğini ve gerçek bir aydın olduğunuda görmekte mümkündür. Sosyal medyada bir filmden bir kare önüme gelmişti. O karede kitap okuyan adam diyordu ki ben kitapların son sayfasını yıtarım ve sonlardan nefret ederim. Ben de bu eserin öyle biteceğini biliyordum, o son sayfayı yırtıp atmak istedim, yapamadım.
Her neyse...
Şimdi filmini izleyeceğim. Başarılı bir film olduğunu söylüyorlar. Açıkçası merak ediyorum. Kitabı okudukça acaba diyor kitabı yarıda bırakıp filmimi izlesem diyordum. Eser yani beni o kadar çok etkiledi. Filmin oyuncu kadrosuda mühtiş.
Çok boş konuştum, herkes özür diler, saygılarımı sunar, iyi okumalar dilerim.
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 201516,1bin okunma
Boris Vian'dan okumuş olduğum ilk eser. Çarpıcı bir eser dedikleri kadar var, beni şahsen diyebilirim ki etkiledi. Kitaba bir yaş sınırı koysam "18+" derdim. Yine de bir okuyucu olarak tavsiye vermem gerekiyor: herkese tavsiye etmeyin. Eserin 1946 yılında yayınlandığı döneme bakarsak ırkçılığa karşı yapılan protestolar göze carpar. 50'lerde 60'larda Martin Luther King, Malcom X isimlerler ırkçılığa karşı protesoların ve hareketlerin sembolü olurlar. Siyahi ırkçılığa karşı duran bazı beyaz aydın, yazar, sanatıçılar; eserlerinde, hitaplarında hep karşı durmuşlardır. İşte bunlardan biride Boris Vian'ın ta kendisidir. Eserde bunu görmek mümkündür ama şunuda söylemek gerekir ki yazar bu konuda eserini sert ve intikam düzleminde koymuştur. Erotizmi tamamen realist tarzla ortaya koyuyor, daha doğrusu natüralist bir tarzla demek daha doğru olur.
Eserin ana kahramanı gerçekte bir siyahi ailenin çocuğudur, mullato olarak doğmuştur, teni mullatolardan daha beyazdır. Bunu belirtmemde yarar var diye düşünüyorum. Kafa karışıklığı yaşamayın.