O halde diyorum ki, erkekler ve kadınlar aynı kalıptan çıktılar; öğrenim ve uygulama dışında aralarında büyük fark yok. Platon‚ "Devlet"inde barış sırasında olduğu kadar, savaşta da her tür öğrenim, çalışma, görev ve mesleğin katılımına fark gözetmeksizin her iki cinsi de davet eder. Filozof Antisthenes ise kadınların cesaretiyle bizimki arasında her türlü ayrımı reddediyordu. Bir cinsiyeti suçlamak, ötekini hoş görmekten daha kolaydır; "Ateş maşası, sobanın karalığıyla alay eder" denildiği gibi
Acılar, istisnaları bir kenara bırakırsak, insanları mutsuz eder. Hayatımızdan çıkmalıdırlar. Ama er geç çıkagelirler; yaralanma ve hastalığa bağlı bedensel acılar, hayal kırıklığı hissine ve duyguların incinmesine bağlı ruhsal acılar, geçicilik ve ölümle karşılaşınca düşündüğümüz anlamsızlığa bağlı zihinsel acılar.
Reklam
10 puanlık uzman sorusu. Jhjh::)))
"Sanırım bir şeyi asla anlayamayacağım," dedi Suzan. "Bir anne oğlunu evlendirmek için deli gibi kız arar, alır, eve koyar da ondan sonra neden oğlunu kıskanır ve geline eziyet eder? Madem yapacağın bir zalimlik, neden evlendiriyorsun?"
Sayfa 101 - Parola yayınlarıKitabı okuyor
Dua, davet, dava
Dua, davet ve dava ile aynı kökten gelir; çağrı demektir. Ellerini açıp dua eden kişi bir çağrıda bulunur. Mevla’dan iyiyi, güzeli, doğruyu, şefkat ve merhameti, bolluk ve bereketi ister, rica eder. Onları hayatına davet eder. Ama her davet, davet edilen için hazırlık yapmayı gerektirir. Siz hazır değilseniz dua eksik kalır. Davete icabet gerçekleşmez.Davet ortada kalır. Bir yazarı, şairi, sanatkarı dus makamında okumak için insanın kendisininin dua ve davet makamına gelme gerekir. Bu noktada siz o eserle başka bir ünsiyet kurmaya başlarsınız. O zaman o eser ve bânisi sizin yoldaşınız olur. Size yol gösterir. Size kılavuz olur. Eserin sahibiyle aynı sahilde yürümeye, aynı güneşi görmeye, aynı rüzgarı hissetmeye başlarsınız.
Wittgenstein ileride bu kitabı (Tolstoy’un Hacı Murat’ı) bazı öğrencilerine hararetle tavsiye ediyor ve “bu kitaptan çok şey öğreneceksin… oku…” diyor. Bu ortamda günlüğüne düştüğü not: “Bazı yazarları okumak, dua etmek gibidir.” Ben bundan şunu anlıyorum: Yazarın yazdığı şey dua makamında yazıldıysa okuyucuya öyle sirayet eder.
Bu sevgi bir savaştı. Savaş olduğu için de kıyasıya bir uğraşma, karşı taraf ne kadar kuvvetli olursa olsun sonuna kadar bir didişme gerekti. Sevdiğini söylemek teslim olmak demekti. Hiç insan son kozlarını oynamadan yenilmeği kabul eder, teslim olur mu?
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.