Tek cümleyle özetleyebilirim aslında.
Baskı altında tutulan toplum düzeni anlatılmış. Çok basit oldu değil mi...
Biraz daha açayım; gücün ve iktidarın devamı için özgürlüğün ne olduğunu dahi bilmeyen, köleleştirilen ama bunun farkında dahi olmayan insanların yaşadığı bir dünya anlatılmış. Biraz daha mı?
Peki...
Kimseyi tanımadığınız, tanımaktan, konuşmaktan korktuğunuz bir dünya... Geçmişinizin olmadığı, olanında iktidarın işine geldiği gibi değiştirip düzeltildiği, bunun için özel birimlerin kurulduğu bir dünya...
Kullandığınız dilin törpülendiği, iktidarı zora sokacak, size geçmişinizi hatırlatacak en ufak bir kelimemin dahi bulunmadığı sözlüklerin basıldığı bir dünya...
Sevmenin, aşık olmanın, zevk almanın, istediğiniz gibi çocuk sahibi olup onu büyütmenin yasak olduğu bir dünya... Herşeyinize hükmeden, zihninizi darma dağın eden, sonra istedikleri gibi biçimlendirip bir robot gibi sizi yeniden programladıkları bir dünya...
Evinizin her köşesinde, sokaklarda, caddelerde sizi dev ekranlarda izleyebildikleri, ormanlarda bile ağaçlara, çiçeklere dinleyici yerleştirdikleri, casusların etrafınızı kuşattığı bir dünya... Olur da baş karakterimiz Winston gibi olan bitenin farkına varıp, insanları uyandırmaya, bilgilendirmeye, okumaya, başkaldırmaya teşvik ederseniz ve daha kötüsü yakalanırsanız, sizi öldürmeleri için yalvaracağınız bir dünya...