Ebû Yezîd ile bir yıl otursan sen ağzını açıp ona bir şey sormadıkça o asla konuşmazdı." Yani o ne ilmini satmaya çalışır, ne kendini belli etmeye çalışır, ne de gereksiz konuşmalara fırsat verirdi. Öyle bir Efendimiz'i severdi ki bakanlar onda Efendimiz'i hatırlar, Allah'ı (cc) hatırlar, imanı ve ihsanı hatırlardı. Bundan dolayıdır ki bazen o çağın insanları dünya meşgalesine dalıp Allah'ı, Resûlü'nü, imanı, kitabı unuttuklarında birbirlerine diyorlardı ki: "Gelin, Ebû Yezîd'in evine gidelim, ona bakıp biraz imanlarımızı kavileştirelim." İşte Ebû Yezid, Efendimiz (sas) ile aynı zamanı ve aynı mekânı paylaşmamasına rağmen, O'nu hakkıyla sevip sevgisinin gereklerini yerine getirdiği için bir sahabe tarafından böyle bir müjdenin sahibi olmuştu. Demek ki biz de Efendimiz'i hakkıyla sevsek ve o sevginin ispatı olacak amelleri ortaya koysak aynı müjdeyi kazanmamız imkân dâhilindedir.
Onlar
Onlar, seviyormuş gibi sevmemişlerdi, gerçekten sevmişlerdi. Onların sevgilerini öğre- nen, aslında kendisinin o ana kadar gerçekten sevmediğini itiraf edecek, gerçek sevgiyi elde etmenin yollarını aramaya başlayacaktır. Sevginin en önemli ilkelerinden biri de tanıaktı. Muhabbet marifet ile başlardı. Ancak tanıyan hakkıyla severdi, onlar da Efendimiz'i (sas) çok iyi tanıdıkları için çok sevmişlerdi. Bu bahtiyarlıktan mahrum olan bizler, eğer tanı- ma noktasında bir çaba ortaya koymazsak O'nu hakkıyla tanıyamadığımız için hakkı ile sevemeyecek, O'nun tarafından da sevilemeyeceğiz.
Reklam
Namaz
O müjde, cennette Efendimiz (sas) ile beraber olma müjdesidir. Bu müjdeye nail olabilmenin yolu, ümmet olmanın en büyük işareti olan namazdan, namaza olan ehemmiyetten geçiyor. O'nu sevmek, O'nun sevdiklerini de sevmektir. O'nun için namaz ne idi? "Gözünün nuru" idi değil mi?Aslında namazı sevmek, Efendimiz'in (sas) gözlerini sevmektir. Namazı sevmek, O'nu sevmektir. Namazı sevmek; O'nun vasiyetine sahip çıkmak, mirasını yetim bırakmamaktır.
Bu dinin başı İslâm'dır, direği namazdır, zirvesi cihaddır!
Namaz, ashab ve ümmet... Evet, Efendimiz'in (sas) son on üç gününde dilinden düşürmediği üç kelime bunlardı. Efendimiz'in bu dünyadan giderken vermek istediği mesaj adeta şu idi: "Namaz dinin direğidir. O direği insanlık ailesi içerisinde en güzel diriltenler, bana ashab/dost ve arkadaş oldular. Bana ümmet olduklarını iddia edenler de din binasının direği olan namazı ikame etmeliler ki sahâbe ile aralarındaki bağ kopmasın."
Allahümme salli ala seyyidina Muhammed
Ey Abdurrahman! Ümmetim için Rabbimden niyazda bulundum. Sonra Cebrail bana geldi ve dedi ki: 'Ey Allah'ın Resûlü! Onlara müjdele ümmetinden kim sana salât ve selam getirirse o Allah'ın rahmet ve mağfiretine nail olur. Ben de bu güzel müjde için şükür secdesi yapıyordum.' diye buyurdu.
Sevgi...
O, yirmi üç yıllık risaleti boyunca ümmeti için ne doyasıya yedi, ne kanarcasına içti, ne rahatcasına yattı, uyudu. Ummetini sevdiği için ve onların cehenneme doğru gitmemeleri için çırpınıp durdu. Öyle ya! Sevgi fedakârlık isterdi, sevgi vefa isterdi, sevgi istikamet ve ısrar isterdi. Efendimiz (sas) de ümmetini seven biri olarak bunların hepsini ziyadesi ile yerine getirdi.
Reklam
İsar
Demek, Efendimiz bir taraftan Allah'a kar- sı şükrünün bir ifadesi olarak sorumluluğunun altında böyle alerken, bir taraftan da ümmeti için büyük bir īsār ile çırpı- nıp durmuş. Zaten isar da bunu gerektirirdi değil mi? Ne demekti îsar? Yaşamak için yaşamak değil, yaşatmak için yaşamak. Efendimiz'in (sas) de yaptığı bundan başka bir şey değildi.
O'na kardeş olmak en şerefli şeydir
Bizler, Efendimiz'e ümmet olmayı en büyük şeref ve nimet olarak görmeli ve bu nimete hakkı ile şükretmeliyiz. Bir nimete daha şükretmeliyiz ki Efendimiz, çağlar öncesinden çağlar sonrasına haykırırken kendisini görmeden iman eden, sesini işitmeden davetine koşan bahtiyarlara: "kardeşlerim" demiştir. O'na ümmet olmak bir şeref, O'na kardeş olmak bin şereftir.
200 syf.
·
Not rated
·
Read in 30 hours
“Eğer beni seviyorsan fakirliğe karşı hazırlıklı ve zırhlı ol. Çünkü fakirlik, beni sevene yüksekten inen bir selden daha çabuk ulaşır.” Hz. Muhammed (s.a.v) Sadece maddi fakirlik değil burda söylenen. Bu öyle bir insana beslenen bir duygu ki dünya sahnesinde çoğu zaman mücadele içinde tutar iddia sahibini. Sevgi iddiası varsa ispatı da gerekir değil mi? Bu iddia havada kalmamalı, ömre yaymalı. Başa gelecek her türlü belaya sabır gerektirir. "..bunu öğrenmek adına, sevginin kahramanları olan sahâbe neslinden yani bu işin ehli olan o yiğitlerden peygamber sevgisini öğrenmeye çalışacağız." Bu eser sevgi ahlakını, Efendimiz'i neden ve nasıl sevmemiz gerektiğini, Efendimiz'i sahabenin nasıl sevdiğini, Efendimiz'in sahabeyi ve ümmetini nasıl sevdiğini konu alan bir eser. "Sevginin sadece insani boyutunu değil aynı zamanda ilahi boyutunun da, mesela; gerçek manada Allah (cc) nasıl sevilir, bunu bile bize Efendimiz öğretmedi mi?" Seviyoruz diyoruz. Bu iddiamızda ne kadar samimiyiz bunu tartabiliriz. Burda sevgi konuşulacak, sevgi öğrenilecek. O'nu sevmek demek adımının önüne adım, sesinin üzerine ses yükseltmemek demek.. O'nu sevmek hayatın her anında O'nu rehber edinmek demek. Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim diyen Efendimiz'in hayatına yayılan ahlak örneğine de şahit tutacak bizleri aynı zamanda. O'nun elinde yoğrulmuş, en güzel kıvama gelmiş sahabelerin nurlu izleriyle bizde önümüzü daha net görür hale geleceğiz. Ümidimiz, tesellimiz, dualarımız bu yönde... "Buyrun sevginin kahramanlarından peygamber nasıl sevilirmiş beraberce öğrenelim."
Efendimiz'i Sahabe Gibi Sevmek
Efendimiz'i Sahabe Gibi SevmekMuhammed Emin Yıldırım · Siyer Yayınları · 20163,556 okunma
Dilin Salavâtı: Efendimiz (s.a.v)'in adı anıldığında her türlü ihtiram ve edeple anılması, O'nun şanına yakışacak ifadeler kullanılmasıdır. Aklın Salavâtı: Aklı O'nun hizmetine verip sahabi hasbiliğinde bir zihin geliştirerek, şüphe ve tereddütlere kapıları kapatarak mutlak bir teslimiyet gösterilmesidir. Kalbin Salavâtı: Yüreğe O'ndan başkasını konuk etmemek, gönül tahtında tartışılmaz sultan olarak O'nu bilmek, mirasına karşı yürekte en ufak bir tatminsizlik taşınmamasıdır. Bedenin Salavâtı: Hayatı O'nun gösterdiği gibi yaşamak, hayatın her alanında ve anında O'nun rehberliğine müracaat ederek yürünmesidir. Ailenin Salavâtı: Evde O'nu hakem tayin etmek, aileyi O'nun cihana bıraktığı mesajlar çerçevesinde diri tutmaya çalışmaktır. Toplumun Salavâtı: Efendimiz (s.a.v)'in mirasına sahip çıkmak, O'nun risalet davasına destek olmak, topluca O'nun emanetlerini, miraslarını korumaya çalışmak ve gereklerini yerine getirmektir.
240 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.