Ege Batuğ KOÇAK

Daha on altı yaşındayken onlara çok hayret eder, daha o zamandan düşüncelerinin basitliğine, uğraşlarının, oyunlarının ve konuşmalarının boşluğuna şaşardım. Önemli şeyleri o kadar anlamaz, şaşırtıcı, ilginç konularla o kadar ilgilenmezlerdi ki, gayriiradi olarak onları kendimden aşağı görmeye başladım. Beni buna zorlayan aşağılanan kibirim değildi. Tanrı aşkına, duymaktan artık midemin bulandığı "sen hayal kurarken onlar o zaman dahi gerçek hayatı anlıyorlardı" türünden itirazlarla gelmeyin bana! Hiçbir şey anlamıyorlardı, gerçek hayattan uzaktılar ve yemin ederim ki, beni en çok çileden çıkaran özellikleri de buydu zaten. Tersine, en açık, göze batan gerçekliği inanılmaz bir salaklıkla karşılıyorlardı ve daha o yaşta sadece başarıya tapıyorlardı.
Reklam
Kalabalıklar
Yalnız ve düşünceli gezgin bu evrensel kaynaşmada eşsiz bir sarhoşluğa erer. Kalabalıkla kolayca kaynaşan kişi ateşli hazlar tadar, kutu gibi kapalı bencil ile istiridyeler gibi evine çekilmiş tembel bu hazlardan yoksun kalacaktır. Yalnız ve düşünceli gezgin karşısına çıkan tüm uğraşları, tüm sevinçleri, tüm yoksunlukları kendininmiş gibi benimser. Bu anlatılmaz şölenle karşılaştırılınca, ortaya çıkan beklenmedik olaya, geçen yabancıya kendini tümüyle, tüm şiiri, tüm yardımseverliğiyle veren ruhun bu kutsal orospuluğuyla karşılaştırılınca, insanların aşk dedikleri şey çok küçük, çok sınırlı, çok zayıf kalır.
"Sahip Dobby'ye bir çorap verdi," dedi cin hayretle. "Sahip onu Dobby'ye verdi." "Ne?" dedi Mr Malfoy sinirle. "Ne dedin sen?" "Dobby'nin bir çorabı var," dedi Dobby inanmayarak. "Sahip onu attı, Dobby de tuttu ve Dobby-Dobby özgür."
Sayfa 310 - DobbyKitabı okudu