"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
‘Yakarsa dünyayı garipler yakar’ ekolünün vakur temsilcisi Martin Eden’le tanışacağım için oldukça hevesli ve heyecanlı bir vaziyette açtım kitabın kapağını... Bu heves ve heyacan –dürüst olmam gerekirse- son sayfalara yaklaştıkça Martin Eden’le artık vedalaşacak ve onu hayatımdan çıkaracak olmanın hazzını besledi. Yangın hiç sönmedi kitap
Ejderhaların olduğu fantastik türde yazılmış kitaplardan hoşlanıyorsanız bu seriyi seveceğinizi düşünüyorum. Kitabın içine aşkın umudu da serpiştirilince maceranın kapılarını aralayıp açılmasını sağlıyor.
Serinin ilk kitabı öyle bir yerde bitti ki devamında ne olacak, diyerek düşüncelere dalıyorsunuz. Şahsen ben, ikinci kitabı merakla bekliyorum.
"Anlamıyorsun. O herif yanağımdan ağzımın içine uzanan bir kesik attı.”
“Ama hayattasın ve seni seviyorum.”
“Sıkıysa bunu bir de bandajlar çıktığında söyle,” dedi hissiz, donuk bir sesle. “Frankenstein’ın gelini benim yanımda Elizabeth Taylor gibi kalacak.”
Elini tuttum. “Bir keresinde bir şey okumuştum...”
“Edebiyat tartışmaya hazır değilim Jack.”
Yeniden bana sırtını dönmeyi denedi ama elini bırakmadım. “Bir Japon atasözünden bahsedecektim. 'Eğer aşk gerçekse, çiçek bozuğu bile bir gamze kadar sevimlidir.’ Nasıl görünürse görünsün yüzünü seveceğim; çünkü o senin yüzün.”