Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Burunsuz Tevfik, hiçbir zaman kapanamayacak olan veresiye hesabına yazdırdığı rakısından bir yudum aldı. Bir çift nazar boncuğunu andıran gözleriyle Atatürk Bulvarı'ndaki manzaraya karamsar bir bakış attı. Sonra bulutlardan hava durumunu çıkartan ihtiyar balıkçılar gibi, kırışık yüzünü daha da kırıştırarak: "Eh" dedi. "Galiba bir ihtilal daha var!.." Yaşadığı en son ihtilalin üzerinden neredeyse yarım yüzyıl geçecekti... Enver Paşa'nın Bab-ı Ali baskınını Meserret Oteli Kahvesi'nden izlediği günü hatırladı... Burunsuz Tevfik'e göre: "Zabıtan sınıfı, hele bir kışlasından çıkmaya görsün"dü!.. Artık bundan sonrasını ihtilal paklardı!.. Al işte. "Zabıtan sınıfı" şimdi gene sokaklara dökülmüştü. "Zabıtan sınıfı" dediği, o 21 Mayıs'ın öğle vaktinde, Atatürk Bulvarı'nda toplanıp, iktidara karşı sessiz protesto yürüyüşü yapan Kara Harp Okulu öğrencileriydi!..
Eh işte, günler birbirini kovalarken, kışın ardından bahar, yazın ardından güz derken, usul usul, parça parça, bölük bölük aktı; geçti gitti, çekildi yani, çünkü dipte her zaman bir şeyler kalır, ne bileyim… bir ağırlık, şurada, göğsün üstünde!
Sayfa 40 - Can YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
344 syf.
·
Puan vermedi
Bazı kitaplar bittiğinde bir şaşkınlık vardır ve şimdi ben bu kitabı nasıl anlatabilirim diye düşünürsünüz ya; işte bu kitap, o kitap. Tanıtımlarında söylendiği gibi, kesinlikle tuhaf, sıradışı ve şaşırtıcı. Kitap iki yönden yakalıyor okuru. Ortam ve karakterler, seçkin bir üniversitede yaratıcılığı ve farklılığı destekleyen bir yazarlık
Tavşan
TavşanMona Awad · İthaki Yayınları · 202435 okunma
336 syf.
·
Puan vermedi
·
13 günde okudu
Baş ağrısı hiç kalır...
1.Ayfer TUNÇ'un yazım dili olarak bence büyük risk aldığı buna rağmen işi büyük bir ustalıkla kotardığı bir romanla karşı karşıya kalıyorsunuz. Roman ilk sayfadan son satıra kadar 3.bir kişinin seslendirmesi ile ilerliyor. Tek bir diyalog yok...Ancak sanki karakterler konuşuyormuş havasında okunup giden özelliği alkışlanası. Herkes sevmeyebilir tabii ki... 2. Kitabın; altı çizilesi, üzerinde kafa yorulası ve kalbe ok gibi saplanası tespitleri, değerlendirmeleri ve hiç böyle bakmamıştım dedirten iğnelemeleri okuyucuyu sonuna kadar sarıp sarmalıyor. 3. Elbette baştan sona sisli, grinin hakim olduğu, zaman zaman karanlığın hüküm sürdüğü kurgu aynı zamanda kitabın ana atmosferini de oluşturuyor. Sıkı bir depresif ruh hali kıyısına sürüklenmek bu romanda kürek çeken her okuyucunun kaderi olabilir. 4. Sağlam bir dili destekleyen ilginç kurgusu okuyucuyu sürüklüyor, sayfaların dönüş hızı da aynı biçimde artıyor kitap boyunca. 5. Okunası bir kitap olmanın yanı sıra Murşit karakterinin Türk Edebiyatına OBLAMOV esintisi de ilginç bir deneyim gibi gözüküyor. 6. Tavsiye ediyor muyum ? Evet. Şiddetle mi ? Eh...işte... 7. İyi okumalar...
Dünya Ağrısı
Dünya AğrısıAyfer Tunç · Can Yayınları · 20214,065 okunma
Eh işte:))
Bir bahçenin güzel olduğunu görmek için illa da altında perilerin yaşadığına inanmak mı gerekiyordu?
Eh hayatta tutulamayacağım bir kadın varsa, o da işte bu kadındı. O hoşnutsuz dudaklar, suni olarak gerginleştirilmiş, hayatın tüm çizgileri plastik cerrahın bıçağı ile kazınmış, ceviz rengi yüz itiyordu insanı, sado-mazoşizm meraklıları dışında kimse fanteziler kuramazdı bu yüze bakarak.
Sayfa 283 - E YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
150 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Fısıltılar, Ölüler ve Don Pedro
Bu romanı okurken acaba nasıl anlatsam, üzerine ne yazsam diye kara kara düşündüm. Zira genelde okuduğum romanlara pek benzemiyordu. Pedro Paramo, Juan Rulfo’nun tek romanı. Meksikalı yazar, aynı zamanda senarist ve fotoğrafçıymış. Romanda birçok farklı anlatım tekniği bir arada kullanılmış. Geriye dönüşler, zaman atlamaları, diyaloglar, iç
Pedro Paramo
Pedro ParamoJuan Rulfo · Doğan Kitap · 20191,289 okunma
14 yıl boyunca köle olarak çalışan Eliza Grier, öğrenim görmeye ayırdığı her yıl için ayrıca pamuk işçisi olarak çalıştı, ta ki hem öğretmen hem de doktor unvanına kavuşana dek. İşte tam da Romanes’in bahsedip durduğu erkeksi amaçtan yoksun, kadınca davranışa örnek olacak bir şey. Eh, okulda GRIER’in adını da duymamışsınızdır.
Sayfa 106 - Desen Yayınları
Nasılsınız?" ile baş­layan sohbetin devamı, "Eh işte, bugünlerde canım biraz sıkkın" diye devam ediyorsa bu bir duygusal temastır ..
Odaya girdim. Pembe satenden bir örtünün altına uzanmıştı; güçlü, esmer omuzları, o çıldırtıcı omuzları görünüyordu; o omuzlar ki, insan düşünde ancak görebilirdi; esmer teniyle tatlı bir uyum içindeki bembeyaz dantellerle bezenmiş ince patiska bir gecelik belli belirsiz, ancak örtebiliyordu bu omuzları. – Mon fils, astu du coeur? diye gülerek bağırdı beni görünce. Her zamanki gibi neşeli bir gülüştü bu, hatta kimi zaman içtenlikle bile güldüğü olurdu. Corneille’den bir cümleyle, – Toutre autre… diye başladım. – Bak gördün mü işte, gördün mü? dedi sevimli bir gevezelikle. Hadi şimdi gidip çoraplarımı bul bana, giymeme yardım et… Sonra si tu n’es pas trop bete, je te prends a Paris. Biliyorsun, ben hemen gidiyorum. – Şimdi mi? – Yarım saat içinde. Gerçekten de tüm eşyalar toplanmıştı. Sandıklar ve diğer her şey hazırlandı. Kahvesini çoktan koymuşlardı. – Eh bien! Tu verras Paris, eğer istersen tabi. Dis donc, qu’est-ce que c’est qu’un outchitel? Tu etais bien bete, guant tu e’tais outchitel. İyi ama çoraplarım nerde hani? Hadi, giydir şunları bana! Gerçekten de alabildiğine güzel, esmer, minicik ayaklarını uzattı; ayakkabıların içinde küçücük görünen nice ayak vardı ki, Blanche’inkiler kadar biçimli değildi. Güldüm, ipek çorabı bacağına geçirmeye başladım.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.