Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Selçuklular'ın Fâtımîler'le mücadele içerisinde oldukları Hicaz, Yemen ve (bugünkü) Suriye toprakları daha çok Ehl-i sünnet'in Şâfiî görüşünün yaygın olarak yaşandığı topraklardı. Dolayısıyla Şiî düşünceye karşı Ehl-i sünnet fikrini güçlendirirken, bu coğrafyanın sosyokültürel yapısına ve mezhep özelliğine dikkat etmek gerekmekteydi. Bu sebepten dolayı, Sünnîliğin başarıya ulaşması için açılan Nizâmiye medreselerinin, Şâfiî mezhebi üzerine eğitim veren kuruluşlar olmasına ses çıkarılmamıştır.
DÖRT HAK MEZHEPTEN BİRİNE UYMALIYIZ
Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in amelde dört büyük (Hanefî, Malikî, Şâfiî ve Hanbelî) mezhebi, Müslümanlar hakkında bir ilâhî rahmettir. Bunlar edille-i erbaadan (Kitap(Kuran'ı Kerim), Sünnet(Hadisi Şerif), İcmâ ve Kıyâs-ı Fukahâ’dan) dînî hükümleri çıkarmış, Müslümanlara takip edecekleri yolu açıkça göstermişlerdir. Bu mezheplerden birine uyan
Reklam
İslâmi finans günümüzde Müslümanların yakla şık %80'inin mensup olduğu Sünni mezhebi (Ehl-i Sünnet) çerçevesinde yürütülmektedir. Bu kapsamda İslâmi finans işlemlerinde temel olarak Sünni İslâm'ın dört temel hukuk ekolü olan Hanefi, Maliki, Hanbeli ve Şafi ekolleri temel alınmaktadır. Ancak, diğer önemli hukuk ekolü olan Şii (Şia) hukuk ekolü de İslâmi finansta yer bulmuştur. Bu ekolün önem arz eden özelliği ise İran İslâm Cumhuriyeti'nin finans ve bankacılık alanında bu hukuk ekolüne bağlı olmasıdır.
1*İmam Maturidi Hazretleri
Mâtürîdiyye mezhebinin kendisine nisbet edildiği kelâmcı, müfessir ve fakih Yaşadığı Tarih Miladi: 852 - 944 Hicri: 237 - 332 Doğum Yeri Mâtürîd Ölüm Yeri Semerkant Hocaları Mukatil b. Süleyman Ebu Bekir Ahmed b. İshak el-Cüzcani Ebu Nasr el-İyazi Maturidi mezhebinin kurucusu kimdir? İmam Maturidi kimdir? Kısaca İmam Maturidi’nin hayatı, eserleri ve görüşleri.... Maturidi mezhebinin kurucusu veya imamı, asıl adı Muhammed olan Ebû Mansûr Mâturidî’dir. KISACA İMAM MATURİDİ KİMDİR? İmam Mâturidî, Hicri, 238 (M. 862) yılında Semerkand’ın Mâturid köyünde doğmuş ve köyünün adıyla şöhret bulmuştur. Hicri 333 (M. 944) yılında Semerkand’da ölen Ebû Mansûr, büyük bir Türk bilginidir. İmam Mâturidî Mâtürîdiyye mezhebinin kurucusu, müfessir ve fakihtir. İmam Mâturidî, Ehl-i Sünnet akidesini savunmuş ve batıl inançlara karşı büyük mücadele vermiştir. Mâtürîdî’nin hayatı, eserleri, görüşleri, öğrencileri ve çağdaşları hakkında bilgi verdiği bilinen en eski kaynak Ebü’l-Muîn en-Nesefî’nin Tebṣıratü’l-edille’sidir. Sonraki eserler Mâtürîdî’den özetle bahsetmekte ve bilinenlere yeni bir şey katmamaktadır. İmam Mâtürîdî kelâm, tefsir, fıkıh ve mezhepler tarihi alanlarındaki çalışmalarıyla tanınır. Kitâbü’t-Tevḥîd adlı eseri Sünnî kelâmının klasiklerinden biri haline gelmiştir. Mu‘tezile, Karâmita, Revâfız gibi fırkalarca ileri sürülen düşüncelere karşı uzun mücadeleler vermiştir. Amelde Hanefi olanlar, itikadda bu mezhebi benimsemişlerdir.
144 syf.
9/10 puan verdi
·
31 saatte okudu
Önemli Bir Konu!
Kitabı okumadan evvel muhtevasını -alt başlığa çok da dikkat etmeksizin- daha farklı bir şekilde tahayyül etmiştim. Hayal ettiğim şekliyle çıkmayınca bir miktar şaşırma oldu elbette lakin muhtevanın "farklı"lığı bu şaşkınlığımı iyi bir yöne sevk etti. Alt başlıkta ifade edildiği üzere "Hz. Peygamber'in(aleyhisselam) hayatına
Siyer ve İtikad
Siyer ve İtikadMelikşah Sezen · Kayıhan Yayınları · 202149 okunma
"Selefin mezhebini (görüşlerini) ortaya koyan Ve ona bağlı ve müntesip olduğunu söyleyen bir kimsenin ayıplanacak hiçbir taraf yoktur. Aksine böyle bir tavrı ondan itifakla kabul etmek gerekir. Çünkü selefin mezhebi haktan başkası değildir ki! Eğer bu tavrı ortaya koyan kişi zâhiren ve bâtınen selefin mezhebine muvâfik ise, O kişi zâhiren ve bâtinen hak üzere olan bir mü'min durumundadır. Yok eğer sadece zâhirde selefin mezhebine muvâfık, bâtınen muvâfık değilse o kişi de münâfık durumundadır. Açığa vurduğu kabul edilir (zâhirine göre hareket edilir), gizledikleri (içinde olanlar) Allah'a havale edilir. Çünkü biz insanların kalplerini yarıp içine bakmakla ve karınlarını deşmekle emrolunmadik."'
Reklam
Cennete Allah ı CC. Görecek miyiz ?
1. Allahu Teâlâ ahirette görülecek midir? İnsanın en kıymetli varlığı imanı ve itikadıdır. İtikadımızı batıl fikirlerden muhafaza etmeye çalışmak ve bu yolda gayret göstermek en önemli vazifemizdir. Çünkü ahiretteki saadetimizitikadımızın düzgünlüğüne bağlıdır. İnsanın yer ile gök arası kadar ameli olsa ama itikadı bozuk olsa, ameli ona fayda
ADAM SMİTH ve KİTAB-UL HARAC...
İktisat tarihçileri derler ki, ekonomi her ne kadar bir mesele olarak eski Yunan’da ortaya çıkmışsa da 18. yy’da Batılı aydınlar ona el atıncaya kadar müstakil bir ilim olamamıştır. Hep fikrî veya ahlâkî bütünlük içinde ele alınmış, Adam Smith’ten önce müstakil bir kitabı bile olmamıştır. Bu doğru değildir. İmam Ebu Yusuf’un Kitab’ül Harac’ı,
Birgivi Mehmed Efendi, halk tarafından büyük beğeni ile okunan Vasiyetname adlı eserinde mezhep başlığı altında önce; "Erkek kadın her mü'mine lazımdır ki, itikatta ve amelde mezhebini bile" diyerek bir Müslümanın mezhebini bilmesi gerektiğini ifade etmiştir. Birgivi daha sonra: "Ebû Hanife mezhebi haktır, gayri (Şafii, Mâliki, Hanbeli) batıldır demeye, belki diye: Ebû Hanife mezhebi haktır, hata ihtimali vardır, gayri mezhepler, hatadır hak olma ihtimali vardır" diyerek, Hanefiliğin dışındaki diğer üç mezhebin batıla nispet edilmesini doğru bulmamıştır. Hanefi mezhebinin ilk teşekkül eden mezhep olması itibariyle daha faziletli olduğunu ifade eden Birgivi, dört mezhebin ameli bazı hususlarda ihtilaf etmesinde dinen bir sakıncanın bulunmadığını ve bunun ümmet için rahmet olduğuna işaret etmiştir. Anadolu'da yaygın olan mezhebin Hanefilik olduğuna dikkat çeken Birgivi, dört mezhebin de itikatta Ehl-i sünnet ve cemâat olması sebebiyle her birine tabi olmanın câiz olduğunu ifade etmiş ancak, kendisinin Hanefi mezhebinin sevabının daha çok olduğuna inandığını belirtmiştir
Sayfa 341 - ensarKitabı okudu
Orta Asya'da Türkler, dinî/İslâmî hayatlarını, genel manada, itikatta Ehl-i sünnet/Mâtüridi, fıkıhta Hanefi mezhebi üzerine inşa etmişlerdir. İslami hayatın bu şekilde inşasında Yesevi ve Nakşibendi tarikat silsilesi başta olmak üzere mürşid ve şeyhlere intisabın esas alındığı tasavvufi anlayışın büyük tesiri olmuştur. Türkistan diyarından gelen Osmanlılar da atalarından aldıkları bu İslâmî mirası devam ettirmişler ve Mâtüridi/Hanefi mezhebine mensup olmanın yanında, tarikat şeyhleriyle irtibatlı olarak İslami hayatlarını sürdürmeye büyük ehemmiyet vermişlerdir.
Sayfa 43 - ensarKitabı okudu
296 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.