Annelerin dillerinin altındaki bakla , onlar söyleyemiyor olsa da şudur:
Biz erkek karşısında silahsız bir yuva sahibi olmak durumunda kaldık , erkek bizi boşadığı zaman elimiz kolumuz bağlı kaldık . Erkeğin emrettiğini yapmaya mecbur yaşadık . Bari kızımız erkekle eşit bir ortamda yaşasın. Erkek onu boşamakla tehdit edemesin bilakis kızımız başı dumanlanınca erkeğini boşasın ve kurtulsun! Demek istedikleri budur ..
Bir ölümü ya da doğumu diğerlerinden ayırmamız için sağlam bir hikaye ihtiyaç duyuyoruz ve bu bizim en büyük zaafımımız çünkü ajitasyon yapabilen ve sağlam hikayeler kurabilenler karşısında elimiz kolumuz bağlı.
"Böyle bir talanı ne Selçuk, ne Osmanlı, ne de Mısır Valisi Mehmet Ali Paşanın oğlu İbrahim devrinde gördük. Köy köy, ova ova paylaşıyorlar. Biz de elimiz kolumuz bağlı durmuş bunların kudurmuşçasına toprağımızı parçalamalarını seyrediyoruz."
"...şimdiki zamana hapsolmuş olsaydık, öngörüsüzce, günübirlik yaşasaydık, her türlü mücadele faydasız olurdu. Fikirlerin, duyguların, tutkuların içimizdeki çatışmasını elimiz kolumuz bağlı izlerdik."