"..hiçlikle didişmek neye yarar? Kendimize gelmenin, en kötünün büyüsünden kurtulmanın zamanı geldi. Her şey bitmiş değil: Barbarlar var hala. Nereden ortaya çıkacaklar? Önemli değil bu. Şimdilik şunları bilelim: Palamarları çözmekte gecikmeyecekler, bir yandan felaketimizi kutlamaya hazırlanırken, bizi ayağa kaldırmanın, ince düşüncelerimize ve cümlelerimize son vermenin yollarını düşünüyorlar. Bizi aşağılayarak, ayaklar altına alarak, ölmemize ya da yeniden doğmamıza yardım edecek enerjiyi verecekler. Gelsinler, solgunluğumuzu kamçılayıp, gölgelerimizi canlandırsınlar, bizi terk etmiş özsuyumuzu geri getirsinler. Kurumuş, kansız bir durumda yazgıya karşı savaşamayız: Can çekişenler ne güç birliği yapabilir, ne de başkaldırabilir. Bugün nihayet ayaktayız, bir baş dönmesidir aldı bizi: Zincirlerinden boşuna kurtulmuş köleler, şeytanın utandığı ya da alay ettiği asileriz!
eğer etrafınızda sürünen sonsuz acı çekmeyi, birer gizli ölüm olan bütün hayatları sevip anlayabilseydik, acı çeken varlık sayısında kalp gerekirdi bize.
'hayat, ancak muhayyilemizin ve hafızamızın zayıflıklarıyla mümkündür'.
Her ileri adımın ardından bir geri adım gelir: Tarihin kısır kıpırdaklığıdır bu ...duraklamalı oluş. İnsanın kendini İlerleme'nin seraplarıyla oyalamış olması onun incelik iddialarını gülünçleştirmektedir. İlerleme mi? Belki sıhhatte buluruz bunu...
Aşkı seyreyleyin: Ondan daha soylu bir iç dökme yolu, daha az şüphe uyandıran bir nöbet var mıdır? Titremeleri müzikle yarışır, yalnızlığın ve vecdin gözyaşlarıyla rekabete girer: Yüceliktir bu.