Öncelikle bir yazar ile ilgili olarak asla ‘asla’ dememek gerekirmiş onu bir kez daha gördüm. Birkaç yıl evvel okuduğum ‘Yeşil Deniz Kabuğu’ndan sonra ‘hiç gerek yok bir daha asla okumam herhalde’ demiştim kiii büyük konuşmuşum. Hediye olan bu kitaba kalbimi bıraktım diyebilirim. Okumayanlara uyarım; duygusalsanız, anneyseniz ya da şöyle söyleyeyim hala vicdan taşıyabilenlerdenseniz ağlamaya hazır olun!
.
1933 senesinde yaşayan fakir, kimsesiz bir Vera vardı. Bu kız sadece bir adamı sevdi. Adam da kızı. Ailesinin servetinden vazgeçmeye hazırdı bu kız için. Adamın kız kardeşi, kızın hamile olduğunu anladı. Onu aileden uzaklaştırmak için para teklif etti ama kız fakir ve gururluydu. İşte bu şekilde yazılınca bizim Türk Filmlerimize benzedi değil mi?
Evet, kız reddetti ve sevdiği adam için her şeyden vazgeçti. Tek başına doğurdu küçük Daniel’i.
.
Yıllar sonra Mayıs ayında yağan karın peşine düşen Claire bu hikayeyi aydınlattı çünkü o da Vera gibi çocuğunu kaybetmişti. Tek bir farkla Claire çocuğunu hiç görmedi.
.
Daha ilk sayfada Vera üç yaşında oğlunu uyutup işe gidecekken içim kabardı. Allahım dedim ne zor. Oğlumu düşündüm. Yaklaşık altı yıllık anneliğimde onu okula gönderdiğimde bile üzülürken ne zordu üç yaşında çocuğu evde yalnız başına, o korkarken, bir oyuncak ayıya emanet edip bırakmak ve hatta...
.
Okumam demeyin, okuyun. Bırakın edebi dilini, akıcı, yalın, içten yazılmış bu güzel hikayeye siz de ortak olun. Çok seveceksiniz.