İstanbul’da envai çeşit vahşi hayvan gördüm; vaşaklar, yaban kedileri, panterler, leoparlar ve aslanlar. Öyle evcilleştirilmişler, öyle iyi terbiye edilmişler ki, gözlerimin önünde bir aslan bakıcısı aslanın ağzındaki koyunu çekip aldı da, hayvan gıkını çıkarmadı; çenesine bulaşan taze kana rağmen, hiç istifini bozmadı. Bir de yavru bir fil gördüm, öyle acayip bir şeydi ki, dans edip top oynuyordu. Eminim şu an gülmemek için kendini zor tutuyorsun ve bana ‘Ne, top oynayan, dans eden bir fil mi?’ diyorsun. Neden olmasın? Seneca’nın bize anlattığı, ip üstünde yürüyen filden ya da Plinius’un Yunanca üstadı diye tarif ettiği filden ne farkı var bunun?
Sayfa 133
"Ne kadar zavallı olduğumuzun farkında mısın?" "Neden? Hiç ömründe anafor rakı içmemiş gibi konuşu­ yorsun!" "Allah aşkına sus. Bütün ömrüm... Bütün ömrümüz kepa­zelik..." "Meğer sen fazilet abidesiymişsin!" "Değil... değil... fakat şu muhakkak ki bugün olduğum gibi olmak da istemiyorum. Büsbütün başka bir hayat, daha az gü­lünç ve daha çok manalı bir hayat istiyorum. Belki bunu arayıp bulmak da mümkün... Fakat içimde öyle bir şeytan var ki... ba­na her zaman istediğimden büsbütün başka şeyler yaptırıyor. Onun elinden kurtulmaya çalışmak boş... Yalnız ben değil, hepimiz onun elinde bir oyuncağız... Senin dünyaya hâkimiyet planların bile eminim ki onun mahsulü..."
Sayfa 49 - YKYKitabı okudu
Reklam
Selamün aleyküm. Bugün Arifler Meclisi'ne erken vardım. Onları beklerken sorularımı hazırlamaya durdum. En önemli soru “Neden kendimizi gözetlemeliyiz?” idi. “Hak ve batıl belli değil miydi?” Fısıldadım bu soruyu. Ariflerden biri cevapladı: “Bildiğin üzere nefis çeşit çeşittir ve bu hayatın kalabalığı ve uğraşları arasında bazen işleri
" Fakat şu muhakkak ki bugün olduğum gibi olmak da istemiyorum... Büsbütün başka bir hayat, daha az gülünç ve daha çok manalı bir hayat istiyorum... Belki bunu arayıp bulmak da mümkün... Fakat içimde öyle bir şeytan var ki... Yanlız ben değil, hepimiz onun elinde bir oyuncağız... Senin dünyaya hâkimiyet planların bile eminim ki onun mahsulü..."
Yapı Kredi Yayınları
sylvia: herhalde sevgilisi başka bir sadakat yemini buldu ki, bakışlarından azat edip tutukluluktan kurtardı genci. valentine: hayır sanmam, hala tutsak ettiğine eminim. sylvia: hayır hayır, eğer öyle olsaydı kör olması gerekirdi, kör olsaydı yolunu nasıl bulup sizi arayabilecekti?
Bir söz var, fazla tevazunun sonu vasat adamdan nasihat dinlemektir. E bir dinle bakalım biraz, belki o vasat adam öyle bir laf edecek ki hayat felsefen değişecek. Eminim o gaz veren yaşam koçlarından daha iyisini bile yapabilirler...
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.