Kaynaklarda 7./13. yüzyıldaki birçok Rifai şeyhi veleh sıfatıyla vasıflandırılmış veya muvelleh dervişlerle yakın ilişki içinde tasvir edilmiştir. Veleh veya muvelleh kelimeleri ise, daha önce ifade ettiğimiz üzere, Arap müellifler tarafından Kalenderi, Haydari veya onlara benzer meşrebe sahip dervişleri tanımlamak için kullanılmıştır.
Sayfa 118 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Rifâîlik, Veleh Sıfatı ile Vasıflandırılmaları
İbnu's-Serrâc, İzzeddin b. Nuaym isimli Rifai şeyhinin kadın ve erkeklere aynı anda sema yaptırdığını ve devrin yöneticileri tarafından kınandığını belirtmektedir. Bilindiği üzere, sema ve raks, özü itibariyle Melami meşrepli tasavvuf akımlarına özgü bir ayin biçimi olup esrime ve vecd aracı olarak kullanılmaktadır.¹⁹⁹ Bu itibarla sema ve
Sayfa 101 - Kitap Yayınevi, İnsan ve Toplum Dizisi - 70, 2. Basım, Birinci Bölüm, Şam ve Anadolu Dolaylarında 7./13. Yüzyılda Tasavvuf ve Muvelleh Dervişlik, MUVELLEH KAVRAMI VE TARİKATLAR, Rifâîlik, Ayin
Reklam
YA BU DEVE GÜDÜLÜR, YA BU DİYARDAN GİDİLİR...
- "(...)Yahudi hakkında kalın çizgilerle belirttiğimiz üç tahlil yazısından çıkarılacak ve bugüne tatbik edilecek terkip ve teşhis hükmü şöylece özleştirilebilir: Yahudi, her zaman olduğu gibi, birdenbire göz plânında nazara çarpmasa da bugün insanlığın en büyük belâsı olmakta devam ve belki de bu belânın zirve noktasını teşkil etmektedir.
Sayfa 304 - 24 Aralık 1978, Üçüncü Tahlil Yahudi, Büyük Doğu YayınlarıKitabı okudu
Bu vatandaki milletin en büyük kuvveti olan âlem-i İslâm'ın teveccühünü ve hamiyetini ve uhuvvetini kırmak ve nefret verdirmek için, siyaseti dinsizliğe âlet ederek, perde altında küfr-ü mutlakı yerleştirmek isteyenler, hükûmeti iğfal ve adliyeyi iki defadır şaşırtıp der: "Risale-i Nur şakirdleri, dini siyasete âlet eder; emniyete zarar vermek ihtimali var." Halbuki, bu memlekete maddî ve manevî bereketi ve fevkalâde hizmeti ve umum âlem-i İslâm'a taalluk edecek hakaikı câmi' olduğu, otuzüç âyât-ı Kur'aniyenin işaretiyle ve İmam-ı Ali'nin (R.A.) üç keramet-i gaybiyesiyle ve Gavs-ı A'zam'ın kat'î ihbarıyla tahakkuk etmiş olan Risale-i Nur'un, siyasetle alâkası yoktur. Fakat küfr-ü mutlakı kırdığı için, küfr-ü mutlakın altı olan anarşilik ve üstü olan istibdad-ı mutlakı esasıyla bozar, reddeder. Emniyeti ve asayişi ve hürriyeti ve adaleti temin eder. Risale-i Nur'a daha vatana, idareye zararı dokunmak bahanesiyle tecavüz edilmez. Daha kimseyi o bahane ile inandıramazlar.
Sayfa 40
Nitekim Nebi (sallallâhu aleyhi ve sellem); sahâbîleri, onlara güzellikle tabi olanlar ve hidayet önderleri şu şekilde dua ederlerdi: “Rabbi-miz! Bizi doğru yola erdirdikten sonra kalplerimizi eğriltme”(Ali imran 8) Yani kalplerimizi hak üzere doğrulttuktan sonra haktan uzaklaştırma. Bizi İslâm’dan küfre; sünnetten bidate; hidayetten sa­pıklığa; itaatten isyana; sebat, kararlılık, sıdk ve ihlastan kararsızlığa; değişime ve renkten renge girmeye meylettirme. Şeyhu’l İslâm şöy­le demiştir: “En büyük keramet, istikamet üzere kalmaktır.”
Dünyada en büyük ızdırap ve en büyük felâket açlık ve kıtlık derlerse inanınız!.. Hepimizce malumdur ki, bütün fenalıkların, hırsızlığin, haydutluğun, sahteliğin, yalanın, riyanın dolandırıcılığın menbaı ihtiyaçtır. Iİhtiyaç, dünya yüzünde baki kaldıkça kültür ve ahlak mefhumları bir "seraptan" ibarettir. Geriden görünür fakat yanına
Reklam
246 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.