Kalb-i Na-şad
Kalpler ne kadar uzaklaşırsa, sesin volume o kadar artar, kalpler yakınsa fısıldıyla konuşmaya başlarsınız. Hatta artık kelimeler olmadan konuşmaya başlarsınız. Birlikte susarak konuşursunuz. Gerçek sohbet ehli olan insanlar, birbirinin sohbetini dinleyen insanlar, kelimelerle konuştukları gibi sessizlikle de konuşurlar, susarak, sükut ile de
Belki burdan bir ara giderim uzunca bir yere belki de bir daha dönmemek üzere gitmek için göçmek gerek bazen bedenen bazen ruhen benim en çok ruhen gitmeye ihtiyacım var sanırsam olric kaldıkça güçsüzleşiyorum ..
Reklam
Yakamoz& Papatya[14-18]
Yakamoz'un mektuplarından... Ay yüzlü çiçeğim Papatya, Uzun süredir pek yakındığım bir konuya değinmek istiyorum. Sürekli dolaşıyorsun be kafamda sevdiceğim, tüm fikrimde sen varsın. Düşüncelerim çekiyor teslim bayraklarını birer birer; bir tek sana yeniliyor şu kalp, şu adam, şu garip... Bazen unuttum diyorum kendi kendime. "Bak,
Hayat çok karmaşık, insanlar da öyle.
Zaman, asude bir ırmak değil artık, adeta bir girdap, öylesine hızlı, öylesine öğütücü. İdraklerin fevkinde çılgınca bir helezonun içinde savrularak yaşamak mecburiyetindeyiz. Ve her hadise, insan ruhunun taşımakta zorlanacağı ölçüde gözlerimizin önünde yaşanıyor. Böylesine mekanın daraldığı, zamanın hızlandığı demlerde insan ruhu teneffüse ihtiyaç duyuyor; bir lahza derin bir nefes, bir ân bütün kayıtlardan arınmış bir enginlik, bir tutam dinginlik. İmân-ı billah, mârifetullah ve muhabbetullahtan sonra bu dünyada en değerli nimet; insanın ruhuna iyi gelen dostlardır. Cismen yanınızda olmasa da ruhen bir yerlerde var olduğunu bildiğiniz ve bu bilmenin yansıması o muazzam inşirah hissi ne büyük bir Rahmânî lütuftur insana. Farklı sinelerde olsa da aynı sevk, şevk ve heyecan ile atan kalpleriniz bir. Hüzünde bir, elemde bir, kederde bir, idealde bir. Dipsiz soyutlukların ve yalnızlıkların karanlığına doğan mücellâ, münevver yıldızlar gibidir o dostlar.
Yakamoz&Papatya-15
"Papatyadan cevap gelir Gönlümün ışığı derbeder yakamozum. Sürekli aklınızda olmak, yalan söylemeyeceğim; başta güzel gelse de daha sonra etraflıca düşündüğümde biraz ürkütücü gelmeye başladı. Bu ürkmemin temelinde aslında endişe var ya, beni düşünmekten işlerini yapamaz bir haldeysen diye ödüm kopuyor, doğrusu... Diğer bir konuya gelecek olursak, hakikaten geçirdiğiniz bu uyanma ve aydınlanma hali, sizin kendinizi tanıma yolundaki mutlak yardımcılarınız olacağına şüphem yoktur. Sizin deyiminizle, insan önce kendini tanımalı, sevmeli, saymalı, kendi gözünde var olmalı. Açıkçası, hayat artık bana da çok farklı gelmeye başladı. Gökyüzü daha farklı geliyor artık gözüme, ya da ufak bir papatya tanesi hepsi sizi çağrıştırıyor bana. Dün oturdum ve bulutları izlemeye koyuldum, sizin gibi inanın öyle rahat hissettim ki kendimi. Hayat her şeye rağmen akmaya devam ediyordu, umut kapıları ardınca açılmış tüm maziye inat, hep aynı vaziyet apaçık duruyordu. Öyle umuttu belki de bizi ayakta tutan, ya da avutan mı demeyelim, bilmiyorum, lakin bir gün kaybedersem umudumu, işte o zaman öleceğimi biliyorum. Maddi bir ölme değil bu, manevi bir ölüm; bedenen dik, ruhen kesik bir vaziyet. Çoğu insan kendini bulamadan göçüp gidiyor hayattan. Onca fikir, onca hayal, onca sevgi bir avuç toprak oluveriyor. Boşuna dememişler, çoğu insan 25'te ölür, fakat ancak 75'inde gömülür diye. Hayat öyle bir derya ki, bir insan, bir hareket, bazen bir tebessüm, her şeyi değiştirmeye kadir oluyor. Bunu en iyi, bu sevda mehtabına tutulduğum gün anladım... Seni çok seven papatyadan sevgilerle."
İran'ı bilmeyen sözde İran uzmanları, yıllarca İran'ın ne kadar güçlü olduğunu anlatıp durdular. İran'ın son yıllarda ne kadar geliştiğinden, Sipahi Pasdaran adı verilen devrim muhafızlarının esrarengiz savaş kabiliyetinden vesaire söz ettiler. Oysa İran'ı övüp arşa çıkaran bu uzmanlar ne tek kelime Farsça bilir ne de
Reklam
205 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.