Endülüste Raks
Zil, şal ve gül.Bu bahçede raksın bütün hızı...
Şevk akşamında endülüs üç defa kırmızı...
Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir
İspanya neş\'esiyle bu akşam bu zildedir.
Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,
İşveyle saçılış, örtünüşleri...
Sultan Hamit, Namık Kemal'e, "Beni mi seversin, kardeşim Sultan Murat'ı mı?" diye soracak, Namık Kemal, "Sultan Selim'i severim" diyecekti. Sonra Endülüs inkırazında Abdullahıssagir'e anası çıkışacaktı: "Vatanını erkekler gibi koruyamadın; şimdi kadınlar gibi ağla!.. " Sonra Jean Jacques Rousseau'nun mezarında Bonapart haykıracaktı: "Bir bu adam, bir de ben doğmasaydık, insanlar rahat ederdi." Sonra Ahmet Vefik Paşa'yı Fuat Paşa tenkit edecekti "Çeki taşı büyüklüğünde pırlantadır: Ne yüzük yapabilirsiniz, ne küpe!.. "
Sayfa 76 - oğlak
Özetle biz, "Yazıklar olsun bize!" diye hayıflanan bir büyük polimatlar neslinin torunlarıyız. Endülüs'te çoğaltılan bir kitabın Bağdat piyasasına 3 ay gecikmeyle ulaştığının farkına vardıklarında " Bu kıyamet gününün alametidir." diye hayıflanan bir neslin torunlarıyız.
İş Bankası İrem Vol 4
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıkan Biyografi serisini tamamlamaya devam ediyoruz🦅 Ek olarak Endülüs Emeviler ile Katalanya bölgesine bir uğrayalım. 🦅⌛️⌛️
Âh Endülüs...
Ah! Yarımadada İslâm'a göz değdi. Yağdı bela yağmur gibi.
Şimdi o canım Endülüs şehirlerinde, İslamın ne namı var ne nişanı; sanki hiç olmamıştı, sanki baştanberi yoktu
Endülüs'ün başına gelen felaket tarihin bütün felaketlerini unutturdu; Ama dünya durdukça unutulmayacak, yad edilecek bir felakettir bu!
Ve siz ey yarış yerlerinde şahin gibi uçan. Yay gibi gergin arap atlarının üstüne kurulu Süvariler! Ve siz savaşın karanlığı toz dumanı içinde Pırıl pırıl kılıçlarını savuran kahramanlar ordusu!
Ve hele siz denizaşırı ülkelerde, bin nimet içinde, Saltanat içinde muhteşem bir hayat sürenler; bir hayat kesiksizbir ömür boyu!
Endülüs'ten, Endülüs'ün zavallı halkından var mı haberiniz? Her yer, onların felaketini duydu, sizin kulağınız sağır, gözünüz kör, kalpleriniz meflüç mu?
er-Rundi - Feryatname
Çeviri 
Sezai Karakoç
insanlar, rüzgârın Endülüs'ten estiğine inanıyorlardı. Ama rüzgâr hiçbir yerden gelmiyor ve hiçbir yere gitmiyordu ve işte bu yüzden de çöl kadar güçlüydü.
Endülüs şehirlerinde kalan Müslümanlar ve Yahudiler yeni idareciler tarafından üç seçenekle karşı karşıya bırakıldı:
1) Dinlerini değiştirip Hristiyan olmak…
2) Bunu kabul etmeyenlere sürgün,
3) İşkence ve ölüm…
Sayfa 40
Endülüs...
"Endülüs, 15. yüzyılın sonuna dek tekrar Hristiyan kontrolüne girmedi ve o noktada adanmış İslam düşmanları Kraliçe Isabella ile Kral Il. Ferdinand yedi yüzyllık tarihi İber Yarımadası'ndan temizleme görevini üstlendi. Kullandıkları şaşırtıcı derecede șiddetli taktiklere karşın, bunda asla tam olarak başarlı olamadılar. Müslüman İspanya'nın mirası, yarımadanın tarihinin bozulamaz bir parçası olarak kalmıştır."
Sayfa 109 - Say YayınlarıKitabı okuyor
Bazı şeyler unutulmuyor, hiç unutulmayacak ve aslında unutulmaması gereken olaylardan birisi de İspanya’nın kendisidir. Çünkü Endülüs bitti, yani sekiz asır kadar orada kaldıktan sonra tamamıyla atıldı. Fakat atılamayan bir şey, o uygarlığın izleridir. Ve bu İspanya’daki Katolisizm için çok rahatsız edici bir kalıntıdır. Karşımızda çoğulcu bir kültürün kalıntıları vardır ve onun üzerine geldiği iddia edilen İspanyol Rönesansı gerçek anlamda bir Rönesans değildir; yeni bir Katolik zihniyet, eski çoğulculuğun üzerine oturmuştur.
Nobel ödülü Fransız fizikçi Pierre Cuirie "endülüs'ten bize 30 kitap kaldı, atomu parçalayabildik. Eğer yakılan bir milyon kitabın yarısı kalmış olsaydı, bugün çoktan uzayda galaksiler arasında seyahat ediyorduk." Demiştir.
Sayfa 50Kitabı okudu
Müslüman Endülüs, Ortaçağın "KARANLIĞINDA" bir gece lambası gibi Güney Avrupayı aydınlatmıştır..
Sayfa 90 - ISAMKitabı okudu
Allah'ın felsefi ilimlere yatkın mizaçta yaratmadığı Cahiliyye Araplarının İslam'dan sonra, özellikle Abbasîler zamanında nasıl bir ilmî performansa ulaştığını kaydeden Saîd, Müslümanların girişine kadar ilmî bir canlılığa rastlanmayan Endülüs'te de fetihten sonra meydana gelen felsefî hareketliliği büyük bir memnuniyetle zikretmektedir. Saîd'e göre İsrailoğulları da felsefede pek şöhretli değilken müslümanların egemenliği altında girdiklerinde bazı ilimlerde şöhretli simâlar yetiştirebilmişlerdi.
Sayfa 36Kitabı okuyor
