Enver Paşa, büyük bir plan ve proje karşısında kolayca coşkuya kapılıp ateşleniyor, umutlanıyor. Ayrıntılar onu ilgilendirmiyor. Mustafa Kemal ise gerçekçi. Parlak tasarılar onda güvensizlik duygusu uyandırıyor. O kararlarını tam ve uzun düşüncelerden, hesaplamalardan sonra veriyor.
Sayfa 77 - Enver Paşa ve Mustafa Kemal ile görüşme yapan bir Fransız gazetecinin yazısı.Kitabı okudu
Evvela namaza durduk. Yanımda Enver Paşa'nin yaverlerinden biri vardı. Bir aralık önümüzden testisini omuzlamış bir Arap geçti. Benim bildiğim önünden adam geçenin namazı bozulursa da, Medine'de böyle olmadığını ve Zemzem'in Mekke'de olduğunu unutarak bu Arabın da bize zemzem getirdiğini sandım. Bir tas su verdi. Şaşırarak ellerimi çözdüm ve içtim. Tekrar ellerimi bağladımsa da, Arap koluma yapıştı: - Para! diyordu. Meğer herif, su satıyormuş.
Reklam
Enver Paşa ilk sözü Talat Muşkara'ya verdi. Komitacı Talat Bey uzun, ayrıntılı ve hırslı bir açıklama yaptı. Konuşması şöyle özetlenebilirdi: -Şu anda yalnız İstanbul'da 29 gizli şubemiz, birçok ilde silahlı teşkilatımız var. Her şey hazır. Artık beklemeye de gerek yok, merhamete de. Gerektiğinde kan dökmekten çekinmeyelim. Hemen harekete geçelim. Dr. Nazım destek verdi: -Aynı fikirdeyim. Neden bekleyelim ki? M.Kemal'den mi korkuyoruz? Enver Paşa, Hafız Mehmet Bey'e döndü: -Siz ne düşünüyorsunuz Hafız Bey? Hafız Mehmet Bey Anadolu'nun havasını biliyodu: -Paşam, ben farklı düşünüyorum. Hemen hareket geçmemiz doğru olmaz. Bu açıklama Talat Bey'i hayal kırıklığına uğrattı: -Hayrola Hafız Bey? Ankara seni de mi Kemalist yaptı? Hafız Mehmet Bey kızdı: -Ne münasebet? Ama düşman Ankara yolunda. Bence savaşın sonunu beklemeliyiz... Dr. Nazım, Hafız Bey'in sözünü kesti: -Beklemek doğru olmaz. Ya savaşı M.Kemal kazanırsa? Tartışmaya karışmak istemeyen Halil Paşa yüreğini dizginleyemedi, ayağa kalktı: -Ne olur kazanırsa? Onun kazanması Türkiye'nin kazanması demek değil mi? -Ama o zaman iktidara geçemeyiz. Halil Paşa, İttihat ve Terakki iktidarının en önemli yöneticilerinden biri olan bu heyecan adamına hayretle baktı. İktidarı her şeyden çok seviyordu. Bu tür siyasetçiler iktidarda olmanın verdiği güce ve saygınlığa taparlardı. -Doktor, iktidar hırsı senin vicdanını karartmış.
Sayfa 357Kitabı okudu
‘’İkinci bir arzum daha vardı; O da Mustafa Kemal paşa ile ilgilidir. Onun başarıya ulaşması için mümkün olan hiçbir yardımı esirgeme. Zira Allah, onu bu memleketi düşmandan kurtarmak ve korumak için göndermiştir.’’ (Enver Paşa’dan Naciye Sultan’a)
Enver Paşa'nın babası da paşaymış. İkide birde, "Ben hayatım boyunca harama uçkur çözmedim." dermiş. Oğlu Enver Paşa, tek başına Osmanlı'ya en büyük zararı veren kişi. Keyfi bir kararla 1.Dünya Savaşı'na sokmuş devleti, Çanakkale'de kıyıma sebep olmuş. 90 bin canı Sarıkamış'ta dondurmuş ve sonuçta koca imparatorluğu kuşa çevirip Sevr'e teslim etmiş. Bunun babası yine bir gün gururla "Ben harama hiç uçkur çözmedim." dediğinde bir dostu, Enver Paşa'yı kastederek "Paşa hazretleri, keşke helale de hiç uçkur çözmeseydiniz, sevabınız daha büyük olurdu." demiş.
Abdülhamid, öldüğü zaman, kendisine yapılan ve içten gelen muhteşem tören, onun hatırasına karşı ve uğradığı haksızlıkları tamir için gösterilmiş bir saygı idi. Bu hazin törende eski düşmanları olan ve kendisini tahttan indiren İttihatçıların iki büyük siması, Talat Paşa ve Enver Paşa, hüngür hüngür ağlamışlardır.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.