Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bilgisizlerden kaçın. Ancak onlarla birlikte olman gerekiyor da bir an bile dalma, yoksa sen de onların olduğu çukura düşersin. Zira insan kendisi ne kadar temiz olursa olsun etrafındakiler de öyle olmadığı sürece olacaklardan kaçamayacaktır.
Eğer bir insan başkalarıyla iletişim halindeyse, onlarla muhabbet ediyor, eğleniyor ya da sadece tanışıyorsa ya onlar gibi olmak zorundadır ya da onları kendine benzetmelidir. Bir kömür parçası yananların yanına konduğunda onlarla birlikte yanacaktır. İşte böyle bir tehlike varken insanın kiminle omuz omuza duracağı çok önemlidir. Kirli biriyle arkadaşlık eden temiz kalamaz. İnsanlar hakkında konuşulduğunda, hatta onlar yargılandığında ne yapacaksın? Diyelim ki biri arkadaşına hakaret ediyor, sinirleniyor, bağırıp çağırıyor. Aramızda bir kavalcı var mıdır ki bir notaya dokunduğu anda yanındakini doğru yola getirsin?
Reklam
''Fikrim değişmez'' kadar tehlikeli bir laf olamaz. Deliler de kendi sanrılarına inanırlar ama ne kadar çok inanırlarsa tedaviye de o kadar çok ihtiyaç duyarlar.
Bilmeyenler ilkelerden konuşmak isterlerse en sessiz kalan siz olun. Zira hazmedilmemiş bilgileri kusabilirsiniz. Biri kalkıp size hiçbir şey bilmediğinizi söylerse işte o zaman yol kat etmeye başladığınızı anlayabilirsiniz.
Kimse bir başkasının karakterini şekillendiremez. Kimse beni iyiliğe ya da kötülüğe teşvik edemez. Ben kendimin efendisiyim ve ne olduğuma ancak kendim karar veririm.
Reklam
İnsan bedeni yemek, içmek ve diğerleri gibi bedensel faaliyetlerine çok fazla zaman harcamamalı. Bunlar ikincil, anlamaya çalışmak birincil planda olmalıdır. Yemek yerken aynı anda iki misafire hizmet ettiğinizi düşünün: Beden ve ruh. Bedene verdiğinizi muhakkak kaybedeceksiniz, ama ruha verdiğiniz daima orada kalacak."
İnsanların hoşlanmadıkları var olan şeyler değil, o şeylerle ilgili yargılarıdır. Örneğin ölüm ürkütücü değildir, sadece onun hakkında sahip olduğumuz fikir korkutucudur. Bu yüzden de canımızı sıkan bir şey olduğunda asla diğer insanları değil, kendimizi suçlamalıyız. Cahil bir insan bir yanlış yaptığında başkalarını, az çok eğitimli bir insan kendini, tamamen eğitimli biri ise ne kendini ne başkalarını suçlar.
İnsan anı yaşarken geçmişte yaşadığı yeri de unutmalı, o an bulunduğu yerde mutlu olmalıydı. Tam anlamıyla bir unutma halinden, hatta neredeyse bir dakika öncesini bile unutma halinden bahsediyordu. Bir tür demans. “Bir yerde yaşıyorken eskiden yaşadığın başka bir yerde olmanın hayalini kurma. Orada yaşadığın zevkleri, güzellikleri düşünme. Nerede yaşıyorsan oranın güzelliklerine bak, orada nasıl yaşanır onu anlamaya bak.”
Reklam
"Hayata karşı bir yemek davetinde nasıl davranırsan öyle davranman gerektiğini unutma. Sana yemek mi sunuldu? Elini uzat, kibarca al ve ye. Yemek yanından mı geçti? Sakın uzanıp durdurmaya çalışma. Henüz yemek gelmedi mi? Sen onu arama, sana gelene kadar bekle." Bir yemeğe davet edildiğimizde önümüze ne konulursa onu kabul ederiz, öyle değil mi? Davet sahibinden balık ya da tatlı isteyecek olsak garip karşılanır. Buna rağmen Tanrı'dan vermediği şeyleri istiyoruz. Üstelik zaten pek çok şey vermiş olmasına rağmen.
“Anı yaşa. Detaylarına dikkat et. Karşındaki kişiye cevap ver, o an yapman gerekenleri yap ve karşılaştığın zorluklarla mücadele et. Kaçma. Gerçekten yaşamak zamanıdır: İçinde olduğun anı tam olarak yaşamak zamanı.”
Nedir insanlığın aradığı? Nihai nokta nedir? Para, sağlık, sevmek, sevilmek... Bütün bunları istemesinin tek bir sebebi yok mu? Aslında mutluluğa ve huzura erişmeye çalışmıyor mu? Peki mutluluk bir şeylere sahip olmakla mı gelir, yoksa sahip olacak hiçbir şey istememekle mi? Belki de doğduğumuz günden itibaren bize bu öğretilmelidir. Bir şeylere sahip olma isteğinden arınmak. Bu keşke o kadar kolay olsa.
Sayfa 7 - Destek YayınlarıKitabı okudu
"Bir cesedi sırtlanmış ufacık bir ruhsun sen." Epiktetos
"Aklını neyle meşgul edersen, ona dönüşürsün." Epiktetos
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.