Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Erkek, erkeksi "ayrıcalığı" ve gücü için ağır bir bedel ödemiştir. Kendi duygularıyla ve bedeniyle olan bağını yitirmiştir. Sadece kendine ilişkin yeni bir algılayış yolu onu eski, yıkıcı davranış biçimlerinden kurtarabilir ve yaşamını zenginleştirebilir. Gerek hümanist gelişim hareketi, gerekse feminist hareket, katı ve zararlı davranış biçimlerinin değişmesine yönelik bir iklimin yaratılmasına katkıda bulunmuştur. Ne var ki erkeklerin, sadece kadınların tutumlarındaki değişiklikleri taklit ederek anlamlı bir gelişim yaşayacaklarına inanmak saflık olacaktır. Erkeklerin ihtiyaç duyduğu şey, kendi yaşam ve iyilikleri için neyin belirleyici olduğuna ilişkin kendi kavrayışlarına varmalarıdır.
Bu deneyim, geleneksel erkekle kadın arasındaki merkezi bir farkı yansıtıyordu: genel olarak kadınlar, acılarını, duygularını, çatışmalarını ve sorunlarını hissedip bu konularda konuşabilme yetisine sahiptir; buna karşılık erkekler, geleneksel erkeksi şartlandırmanın sonucu olan yoğun dışsallaştırma nedeniyle, kendilerine yakın değildir. Aslında bu şartlanma, değişmeye yönelik bir direnme ve bu konuda derin bir inançsızlık ve umutsuzluk yaratmaktadır. Erkeklerin çoğu için, olduklarından daha farklı olmaları konusunda güvenilir ya da canlı bir seçenek yoktur. Erkeklik zırhı öylesine savunmacı ve güçlüdür ki, kendi öz-yıkıcı davranış biçimlerini sürdürmek, hatta ölüm bile, kendilerine ilişkin düşünce sistemine meydan okumaktan daha çok benimsenebilir seçenekler olarak kalmaktadır.
Reklam
...feminist hareketin bir yan ürünü olarak erkeklerin de bir şekilde özgürleşeceği yolunda yaygın bir görüş söz konusudur. Bu, erkek için rahatlatıcı bir fantazidir, ancak ben bunda gerçekleşecek bir temel göremiyorum. Bu sadece kendi değişimini etkin olarak belirleme korkusunu gizlemektedir. Gerçekten erkek de eylemsiz, pasif bir şekilde tepki vererek kımıldayacaktır, ancak anlamlı ve üretken bir yönde değil. Erkek açısından yapıcı bir değişme olacaksa, kendi yolunu bulmak, kendi tarzını geliştirmek ve kendi kaygılarını, korkularını ve öfkesini yaşamak zorunda kalacaktır, çünkü bu kez annesi yanında olmayacaktır.
Feminist hareketin bugüne kadarki en belirgin ve önemli yanı, kadının, eş ve hatta anne olarak çağlar boyu süren kutsal rollerine yönelik direncini ve içerlemesini cesaretle üstlenmeye gönüllü olmasıdır. Buna karşılık erkek, iyi bir koca olmaktan, iyi bir baba, tedarikçi, aşık, vb. olmaya kadar oynadığı birçok rolün sıkıcı ve boğucu yanlannı henüz tam olarak kavramış, kabullenmiş olma ve bunlara karşı başkaldırma noktasında değildir. Kendi egemenliğini ve erkekliğini kesintisiz olarak olumlamaya yönelik iç baskı nedeniyle, ne kadar çelişik ve cansızlaştırıcı olurlarsa olsunlar, sanki kendisine yönelik bütün beklentilere katlanabilirmiş, bunları yerine getirebilirmiş, hatta bundan zevk alıyormuş gibi hareket etmeyi sürdürmektedir. Artık ayrıcalık maskelerini indirmenin ve erkeğin durumunu gerçekten olduğu şekliyle ortaya koymanın zamanı geldi.
Toprak anaları tarafından terk edilen erkekler için, söz konusu kadının bir başka erkekle yatağa girmeyeceği de yaygın bir inanç. "Onu kitap gibi tanıyorum," sık sık söyledikleri bir şey. Ne var ki değişmez olarak ortaya çıkan şey, kendilerini aldattıklarıdır.
Kültürümüzde kadınların erkeklerden daha fazla yaşamasının nedeni konusunda bu verileri birleştiren kişisel bir teorim var: Erkeğin, bilinçaltında, kadınsız yaşayamayacağından korktuğuna inanıyorum. Kadınına karşı geliştirdiği güçlü bağlanmanın dışında çoğu kez yalıtılmış, yabancılaşmış bir insandır. Çok az yakın erkek arkadaşı vardır. Diğer kadınlara ilgisini bastırmakta ve çocuklarına pasif, katılımsız bir baba olmaktadır. Bütün ihtiyaçları kadınına yöneliktir. Buna karşılık bir kadın erkeğini kaybettiği zaman bile onu besleyecek başka yakın ilişkilere sahiptir: çocukları ve diğer kadınlar. Erkeğe daha az bağımlı olması nedeniyle, başka bir erkek olsa da olmasa da ayakta kalmayı başarabilmektedir.
702 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.