Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.36.38
İçimizdeki Karanlık…
Her insan bir şekilde ışığı arar ama çoğu kişiler içlerindeki karanlığa bakma cesaretini gösteremez. Yazar bu kısa romanda bütün kahramanlarını kendi içlerinde bu karanlığı aramaya zorlar. Yazara göre ancak içimizdeki karanlığı bulur ve onunla yüzleşirsek, onu tanıyabiliriz ve ancak karanlığın anlamını idrak edersek, ışığı görebiliriz…
“ Karanlığın anlamı kavrandığında ışık olunur…ben sana git ve karanlığı öğren diyorum.”
Kadınlar Ülkesi İnceleme
Kitabın ilk sayfalarında yer alan bölümler kısmında bazı başlıklar spoi verebiliyor spoi yemek istemiyorsanız başlıkları önceden incelemeyiniz.
Kesinlikle herkesin okuması gereken bir kitap. Okurken çok beğendiğim ve 10 puanı hak eden nadir kitaplardan biriydi. Yazım dili , olay akışı , karakterlerin tasvirleri tam puanı kesinlikle hak ediyor.
Karanlık bir edebiyatı böylesine yumuşak anlatmak … Bu nasıl nefis bir kalemdir. İran edebiyatı denilince ilk akla düşen kadın meselesi oluyor ve bakınız ki bu kitap da yine kadının toplumdaki yerini sorgulatan bir eser.
Beş farklı kadın - Mehdoht , Faize , Munis , Ferruhlika ve Zerrinkülah …
Herbirinin çok farklı hikayelerini ayrı bölümlerde okurken erkeklerden bıkmış ortak geçmişlerinin bu beş farklı kadını nasıl da bir çatı altında topladığına tanıklık ediyoruz.
Kitabın sonlarına doğru da bir şekilde bir araya gelmiş bu beş farklı kadının son yazgılarını öğrenmeden de kitaptan ayrılmıyoruz.
Kadına dayatılan olgulara özgürce yer vermiş ve kadınların özgürlük arayışını merkezine alarak toplumdaki yerlerini yüceltmeyi hedef bilmiş bu kitabın İran’da bir zaman yasaklanmış olması bana hiç şaşırtıcı gelmedi.
Konusu itibariyle bolca mesaj içeren ve gerçeküstü öğelerle zenginleştirilmesiyle dilini çok özgün bulduğum ince ama şahane bir eser. Bu noktada eklemeden de geçmeyeyim; kitap aynı zamanda adı ve kapak fotoğrafı seçimiyle de çok tutarlı, başarılı bir çalışma
olmuş.
Son olarak, her kadının coşkuyla okuyacağı bu eserin daha çok kadına ulaşması dileğiyle.
Erkeksiz Kadınlar:İran edebiyatı, coğrafyasından ötürü genelde karanlıktır.Cok severim ama okurken hep yüreğim dağlanır. Bu kısacık eser ise masal tadında yazılmış, kadına dayatılan her şeye direnen,alegorik bir novella. Çok ağır şeyler var içinde ama bunu gerçeküstü bir şekilde anlattığı için insanın kalbine bıçaklar saplamıyor.
Toplum baskısı,
Sadece kadınların olduğu içinde bir tane bile erkek olmayan bir ülke düşünün. Kadınlar Ülkesi uzun yıllardır sadece kadınlar ve kız çocuklarının bir arada yaşadığı bir ülkedir. Yıllar boyu hayatlarını huzur, sevgi ve saygı çerçevesinde sürdürürler. Ta ki üç maceracı erkek arkadaş onların ülkelerine girene kadar...
Vandyck, Terry ve Jeff kulaktan dolma bilgilerle bu ülkeye girmeye karar verirler. Duydukları arasında bu ülkeye giren erkeklerin bir daha çıkamadığı bilgisi de vardır ancak bir grup kadınla başa çıkabileceklerini düşünürler.
Duyduklarından hareketle kadınların onlara saldıracaklarını savaşacaklarını düşünen üç erkek gayet medeni kadınlarla karşılaşırlar. Hatta burasının zannettiklerinden daha medeni olduğunu düşünürler. Onların dillerini, tarihini, yaşam tarzını öğrenmek isterler. Ancak Terry bu durumu kabullenmemeye kararlıdır. Kadın düşmanı diye tanımlayabileceğimiz bir karakterdir o. Yer yer kadınlara dair nefret dolu söylemleri bulunuyor kitapta. Bir kadının erkeksiz yaşayabileceğine asla inanmaz o.
Hangi toplumda olursa olsun dünyada zorbalığa, eziyete, şiddete maruz kalan birçok kadın var. Biz bu kitabı arkadaşlarımla kadınlarla alakalı bir kitap olduğu için seçsek de bence erkeklerin de kadınları anlamak için bu kitabı okuması gerektiğini düşünüyorum. Kitapta sevmediğim tek bir şey var o da yarım bırakılmış hissiyatı. Sonu beni hiç tatmin etmedi. Sonu hariç genel olarak çok çok beğendiğim bir kitaptı. Siz de bu feminist ütopya ile tanışmak isterseniz kesinlikle okumanızı öneririm, iyi okumalar dilerim
200 syf.
8/10 puan verdi
Kitap; Van, Terry, Jeff adında üç erkek arkadaşın Kadınlar Ülkesi’ne yolculuğu ile başlıyor. Olayları Van’ın ağzından okuyoruz. Ataerkil bir düzenden sadece kadınların bulunduğu yani erkek çocukların bile olmadığı bir ülkeye giriş yapıyoruz. Hâliyle karakterlerimiz şaşırıyorlar ve beklediklerini bulamıyorlar. Ataerkil toplumlarda var olan “kadının korunması gerektiği, kadının sosyal hayatında erkeksiz hayatını sürdüremeyeceği” düşüncesi bu kitapta bulunmuyor. Erkeğin kadını erkekten korumasına da gerek yok çünkü ülkede erkek yok :) “Kadınlar Ülkesi’nin kadınları erkeklerden korkmaz. Neden korksunlar ki?..” (s.174) Tabii ülkede erkeğin olmaması çok ütopik, iki cinsin de birbirine ihtiyacı var diye düşünüyorum. Terry isimli karakteri boğasım geldi, dingo düşünceleri yüzünden, Jeff’e de sinir oldum işi pozitif ayrımcılığa çok götürdüğü için… Kitap genel olarak güzeldi, birinci kitabı da varmış ama sanırım çok ilişkili değil bu kitapla. En beğendiğim alıntı : “Onlar birer kadındı, ama daha da fazlasıydılar,” oldu, iyi okumalar…
Merhaba Kadınlar ülkesi bir erkek olarak beni çok büyüledi ütopik şeyleri çok sevdiğim için bir çırpıda okuyup bitirdim. 8 Mart Dünya kadınlar gününde hediye edeceğim favori kitaplarımdan biri oldu. arkadaşlarımın okumasını çok isterim. Belki erkeksiz ve kadınsız bir toplum düzeni kurmak gerçekten ütopik ama her iki cinste birbirine saygı duysa,her iki cinsiyetinde yegane ve biricik olduğu kabul edilse bu dünya daha güzel bir yer haline gelir kadınlar günü diye bir günde kutlanmamis olurdu. Dünya İNSAN gününün hep beraber kutlardık.Kitapla kalalım...
Kitabı 1915 yılında yazılmış bir roman olarak yazıldığı döneme göre incelersek gayet güzel bir bilimkurgu romanı olacaktır. Sadece kadınların yaşadığı bir ülke bizim dünyamızdan daha az gelişmiş, daha ilkel olabilir mi? Bu soruların cevabını ülkeyi ziyaret eden üç erkek ile beraber alıyoruz. Kadınlar ülkesi dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş ileri bir medeniyetin eşiği. Öyle çok medeni ve gelişmiş bir ülkeler ki bu ülke ancak ''bilimkurgu'' olduğu için mümkün.
Erkeksiz bir toplumun bu kadar medeni olacağı fikri bana çok ''feminist'' geldi. Ve gerçekçilikten çok uzak. Bilimkurgu kitabında gerçeklik aramak mantıklı olmayabilir ama gerçeğe yakın bir mantık aradım. Fakat çok tatmin edici değildi. Ülkenin dinginliği, huzuru, mükemmelliği Türkiye'de yaşayan benim sinirlerimi bozdu.
Feminist ütopyanın bence en güzel örneklerinden biri olan Kadınlar Ülkesi kitabının incelemesiyle geldim
Döneminin öncü aktivist ve feminist kadın figürlerinden olan Charlotte Perkins Gilman, 1915 yılında yazdığı yayımlanması 1979 yılını bulan bu eserinde, geleneksel cinsiyet rollerini sorgulayıp, kadınların toplumsal yerine değinerek, farklı ve açıkçası çekici bir dünya inşa ediyor. Üç Amerikalı araştırmacı Van, Jeff ve Terry Kadınlar Ülkesi denen ve giden erkeklerin geri gelmediğinin düşünüldüğü bu gizemli dünyayı keşfe çıkıyorlar.
Kadınlar Ülkesi, iki bin yıldır sadece kadınların yaşadığı ve kendi kendilerine hamile kalabilen, erkeksiz yaşama göre evrilmiş bir kadınlar topluluğundan oluşuyor.
Açıkçası kitaba ilk başlarken böyle bir kitabı erkek bakış açısıyla okuyacağımı hiç düşünmemiştim. Ama erkek bakış açısıyla anlatılması, kitapta ülkeyi ve yapısını keşfettikçe kendi dünya düzenlerinin sorunlu olduğunu anlama açısından çok yerinde olmuş. Bu bakış açısı benim de tüm kitap boyunca sorgulama yapmamı sağladı.
Kitap ataerkil düzenin getirdiği aksaklıkları, eşitsizlikleri o kadar güzel hissettiriyor ki…Kadınlar Ülkesi’ndeki cinsiyetsizliğe, cinsiyet rollerinin yıkılmış olduğu bir dünyaya bayılacaksınız
Yazarının tanımıyla “Kızıla Boyalı Saçlar insan özgürlüğüne yazılmış bir övgü.” Her birimiz içimizden Luis gibi olmayı biraz arzular, ama onun gibilere imrenmekle, öykünmekle kalmaz mıyız?
Sınır komşumuz Yunanistan'nın 50'lili yıllara geçiş döneminden akla ziyan yaşanmışlıkların portresi. Olaylar arası geçişlerde kopma olmadan sade
Bu eseri çok severek okudum. Eser büyük başarı kazanmış uçurtma avcısı romanının yazarı olan Khaled Hosseını' nın ikinci eseridir. Bu romanda olaylar yazarın doğduğu toprakları yani bir Ortadoğu ülkesi olan Afaganistan da geçer. Romanda farklı hayatları olan iki kadının, Afganistan' ın hatta çoğu ortadoğu ülkelerinde yaşayan kız çocuklarının, kadınlarının ortak hikâyesi olan küçük yaşta evlendirilme hayat hikâyeleriyle yolla kesişir bu iki kadının. Yazar eserinde bir taraftan Afganistan'da hem kendi dışında hem kendi içinde yaşanan savaşları ve bunların sonucunda değişen yönetimleri anlatırken bir taraftan da bunların toplum üzerindeki etkilerini eserde görürüz. Bu olaylarda en çok ne topum tarafından ne de sürekli değişen yönetimin ve değişen yasalarla hiç bir yere sığdırılamayan doğumundan itibaren erkeksiz bir hiç olarak görülen kadınlar etkilenir. Yaşanılanların sonuçlarını en ağır kız çocukları ve kadınlar çeker. Yazar olayların geçtiği dönemi akışkan bir dil ile toplumun yapısını bu iki kadının hayatları üzerinde bir ayna misali çok güzel yansıtmış. Adeta kendinizi bir Ortadoğu ülkesinde buluyorsunuz. Afganistan'da yaşayan bir kız çocuğunun kadının gözünden bakmayı sağlıyor. Tavsiye ederim.
Hayattan öğrendiğim tek şey hayatta kalmak.
Bir sırrı paylaşmak genellikle insanları bir araya getirmezdi, onları ayırırdı.
Bizler erkeksiz kadınlardık. Erkekler memleketimiz için savaşıyorlardı. Önce benim halkım sonra diğerleri! Önce benim memleketim sonra dünya! Bazen izne geliyorlardi, bazen ölüyorlardı. Veya kayıp oldukları söyleniyordu.
Yazar, ikinci dünya savaşı döneminde yaşadıklarını 96 yaşındayken gazeteye anlatan Margot'un anlattıklarından çok etkilenmiş. Kendisine ulaşıp bizzat dinlemek istemiş ama ne yazık ki öldüğünü öğreniyor. Hikayeden etkilendiği için de böyle bir kitap yazmış.
Rosa adında bir karakter var annesi ve babasını yitiriyor. Gregor adında biriyle evleniyor ama savaş patlak verdiği için kocası da mecburen savaşa gidiyor. Rosa tek başına kalınca da kocasının ailesinin yanına taşınıyor. Ansızın bir gün kapı çalıyor SS subayları geliyor ve Rosa'yı götürüyor. Onun gibi başka kadınlar da vardır. Onlar artık Hitler'in tadımcılarıdır yani ondan önce yemekleri bu kadınlar tadiyor.
Genel anlamda kitap hoşuma gitti. Hele de sonlara doğru iyice heyecan artıyor. Diğer kadınların hikayelerini de okudukça öğreniyoruz. Güzel bir kitaptı.
Kadınlar Ülkesi, Amerikalı feminist, sosyolog, romancı, kısa hikâye, şiir ve kurmaca olmayan metinler yazarı ve sosyal reform eğitmeni Charlotte Perkins Gilman'a ait bir eserdir.
Kadınlar ülkesi iki yüz sayfadan oluşan ütopik bir romandır.
Kitabı ütopik hale getiren kitabın adından da anlaşılacağı gibi eserin erkeksiz bir toplumda anaerkil
200 syf.
·
Not rated
Kadınlar Ülkesi’ne etraflıca bakmadan önce, kitabın yazarı Charlotte Perkins Gilman hakkında kısa bilgiler verelim. 1860 yılında Amerika’nın Connecticut eyaletinde dünyaya gelen Gilman, döneminin öncü aktivist ve feminist kadın figürlerindendi. Gilman cinsiyet eşitliği ve kadının toplumdaki yeri üzerine konuşmalar yapar, etrafındaki diğer
KADINLAR ÜLKESİ-CHARLOTTE PERKINS GILMAN,209 sayfa
“Medeni bir ülkeye benziyordu açıkçası burası,bilindik herhangi bir ülkeden hiçbir farkı yoktu”
Döneminin önde gelen feminist,aktivist ve sosyologlarından olan yazarın 1915 yılında tefrika edilen Kadınlar Ülkesi ilk kez 1979 yılında kitap olarak yayınlanmış.Bunda da feminist bilimkurgunun