Erkeksiz kadınlar, kadınsız erkekler...
Erkeksiz ailelerde kadın ataerkilliği hakkında
Günümüzde, kadınların idare ettiği hanelerin varlığı, ortada erkek olmadığı için birçok insanın, bu hanelerdeki çocukların ataerkil değerleri öğrenmediklerini varsaymalarına yol açıyor. Bu insanlar, ataerkil düşünceyi öğretenlerin sadece erkekler olduğunu varsa­yıyor. Ancak kadınların yönettiği haneler, ataerkil düşünceyi iki kişinin ebeveynlik yaptığı hanelerden çok daha büyük bir tutkuyla destekliyor ve teşvik ediyor. Çünkü toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin yanlış fantezilere meydan okuyacak, deneyime dayalı ger­çeklikleri yok. Bu hanelerdeki kadınlar, her gün ataerkil erkekler­le birlikte yaşayan kadınlardan farklı olarak, ataerkil eril rolleri ve ataerkil erkekleri idealleştirmeye çok daha meyillidirler. Kadınların, ataerkil kültürün kalıcı hale getirilmesi ve sürdürülmesinde oyna­dığı rolü açığa çıkarmamız gerekiyor. Böylelikle ataerkinin, erkekler bu sistemde daha fazla ödüllendirilseler bile, kadınların ve erkeklerin eşit bir şekilde desteklediği bir sistem olduğunu anla­yacağız.
Sayfa 38 - Bgst Yayınları, 2.Basım, Haziran 2021
Reklam
o romantik eski kafalı fikirleriyle jeff, kadınları erkeksiz yapamayan bağımlı tipler olarak görüyordu.
Sayfa 28 - kültür yayınlarıKitabı okudu
"Karanlığın peşine düş, karanlığın peşinden karanlığa gömül. Başta dibe in, derinlere, en derine varınca ışığı zirvede, kendi ellerinin içinde, yanında göreceksin. İşte bu insan olmak demektir. İnsan ol!"
Sayfa 98
Yirmi sekiz sene boyunca bekaret zarını düşünerek camdan bahçeye baktığını anımsıyordu. Aslında onu sekiz yaşındayken, bakire olmayan kızı Allah bağışlamaz diye uyarmışlardı. Ama şimdi tamı tamına iki gece üç gündür böyle bir zarın olmadığını ve sadece bir delik olduğunu öğrenmişti. İçinde bir şeyler kırılmıştı. Bütün çocukluğu boyunca ağaçlara uzaktan hasretle baktığını anımsadı. Tek dileği bir gün sadece bir kez de olsa bir ağaca tırmanmaktı. Bekaret zarı yırtılır korkusuyla bunu hiç yapmamıştı. Neden bilmiyordu ama dizlerinin altına kadar üşüyordu. "Öcümü alacağım!"
Sayfa 28
"Gönlü böyle istiyordu, zaten insanı deliliğe iten de hep bu gönül değil miydi?"
Sayfa 16
Reklam
"... herkesin barış içinde yaşamasını dilerdi, dünyadaki bütün yeşilliklerin bile."
Sayfa 9
O romantik eski kafalı fikirleriyle Jeff, kadınları erkeksiz yapamayan bağımlı tipler olarak görüyordu.
Hristiyanlığın doğa karşıtlığı tam da bu noktada başlar; kadının ve erkeğin doğasına, yani insan'ın doğasına karşıtlığı... Erkeksiz kadınlar, kadınsız erkekler...
Samsun'da bir zamanlar yaşayan AMAZON kadınlar...
Yılda sadece bir kez, kendilerine yakın bir kabiledeki erkeklerle bir araya gelirler. Bunun amacı topluluklarının devamı için yeni doğacak çocuklara ihtiyaç olmasıdır. Doğan çocuk ERKEK ise babasının olduğu yere bırakılır, KIZ ise aralarına alıp eğitirlerdi... Kısacası erkeklere düşmanlık beslememiş, sadece erkeksiz bir yaşamı tercih etmişlerdir...
Reklam
Hep Güçlü.
Bence kadınlar ateş boylarındaki erkeklerden daha çok çile çektiler. Erkeksiz bir evi çekip çevirmek zor.
Ünlülerin AIDS yorumları:) ah güzel yurdum ah
“duyduğum kadarıyla kadınlar pek AIDS olmuyormuş o yüz­den bir korkum yok" Oya Aydoğan "Rakı içen adam AIDS falan olmaz, o yüzden artık viskiyi bıraktım sa­dece rakı içiyorum" İbrahim Tatlıses "Ben AIDS'e değil, Al­lah'a inanırım. Kaderde AIDS varsa üzül­mek neye yarar.AIDS var diye erkeksiz yaşayamam.” Ahu Tuğba “Ama vatandaşlarımız kork­masın AIDS asla Türkiye'de yaygınlaşamaz, çünkü bizde tabiatın kanunu olan her cinsel ilişkiden son­ra boy abdesti almak adettendir" Zeki Müren
Kadının üzerindeki baskıyı ataerkil ilişkilere, yani erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğine bağlayan kadınlar var. Bu görüş, düşmanın kim olduğunu açıkça gösterebilmek gibi bir avantaja sahip. Erkek özellikleri taşıyan tüm insanlar ezenlerdir: eğer yaşamını erkeksiz sürdürebilirsen özgürsün demektir.
Bu sırada Roma’da Kadınlar Kongresi toplanmış, Kongreye Türkiye’den hiçbir kadın katılmamıştı. İkdam gazetesi bu durumu belirtince Nimet Cemil Hanım Kadınlar Dünyası’nda bir acı açıklama yayımladı. Özetle şöyle yazıyordu: “O Kongreye gidecek bir Türk kadını ne diyecekti? Herhalde şöyle bir konuşma yapacaktı: ‘Hanımlar, sizin sahip olduğunuz hakların yarısı bize verilmiş olsa biz kendimizi bahtiyar sayar, şikâyet etmeyi hatırımıza bile getirmeyiz. Siz haklarınızı genişletmeye çalışıyorsunuz. Biz en basit hakları kazanmak için didiniyoruz. Biz hayat hakkı için çırpınıyoruz. Bizde kız okulları erkek okullarının onda biridir. Kadınlarımızın yüzde doksanı hiç eğitim görmemiştir. Bizde kadın, erkeksiz yaşamaz, yalnız bir kadın ev kiralayamaz. Geçinmek için çalışma imkânı yoktur. Bizde kadını kocası dilediği anda, nedensiz olarak boşayıp kapı dışarı edebilir. Bizde kadın sokakta, mesire yerlerinde peçe altında, kimliği bilinmez koyun sürüsü gibi gezer. Bizde kadın eşiyle birlikte bir lokantada oturup yemek yiyemez, birlikte bir ziyafete iştirak edemez. Tiyatroda, vapurda, tramvayda eşiyle birlikte oturamaz. Sokakta eşinin koluna girip yürüyemez, birkaç adım arkasından yürür...’ Lakin konuşma buraya geldiği zaman Kongre üyeleri şüphesiz ayağa kalkacak, öfke ve nefretle, ‘Behey kadın, senin burada ne işin var? Siz daha insan haklarını elde edememişiniz, bizimle kadın hakları için görüşmeye nasıl geliyorsunuz?’ diyecekler ve herhalde hanımı kapı dışarı edeceklerdir.” 1914 yılında kadının durumu böyleydi.
E-Kitap olarak okuyorum.Kitabı okuyacak
Artık tek başına erkeksiz de dans ediyor kadınlar. Beyaz atın sırtındaki prenslerini bekleyen beyaz tenli hüzünlü kadınlar tarihe karıştı.
179 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.