Daha güzel anlatılamazdı..
Zorunlu askerlik hizmeti, emek, zaman ve kaynak israfıdır. Erlik, derhal bir meslek statüsü kazanmalı ve profesyonel ordunun bir parçası haline gelmelidir. Her üç ayda bir toplanan yüz binlerce genci askere dönüştürmek için harcanan çabanın onda biriyle ordunun işlevselliği on kat arttırılabilir. Sosyo-ekonomik açıdan geri bırakılmış toplumun zorunlu askerlik hizmeti yoluyla olumlu anlamda biçimlendiği düşüncesi asla geçerli değildir. Bunun kanıtı, nesillerdir askerlik hizmetini tamamlamış erkeklerin yönlendirdiği günümüz toplumunun mevcut dü- zeyidir. Askerliğin insanı adam ettiğine ilişkin inanç, bütünüyle temelsizdir. On dokuz yaşına kadar cahil bırakılmış genç erkekleri dayatma yoluyla, on beş ay içerisinde bilinçlendirmek mümkün değildir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca izmarit toplayarak mıntıka temizliği yapmış olanla, kanalizasyonu denize akıtan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatan sevgisi aşılanan insanla, devletine kazık atan aynı kişidir. Dolayısıyla, 460 gün boyunca vatandaşını adam etmek için uğra- şanla, insani gelişmişlik endeksinde dünya 84'üncüsü olan aynı ülkedir. Ordu, zorunlu katılımlara ihtiyaç duyamayacak kadar ciddi bir kurumdur. Aldığımız eğitimin süresi on haftadır. Çağdaş hiçbir ordu on haftalık erlere güvenerek varlığını sürdüremez. Kahramanlık şiirleri okuyan ve komando üniforması giymiş beş yaşındaki çocuklar kadar asker olan bizler, bu vatan için öleceğiz. Çünkü ne savaşmayı biliyoruz ne de hayata dair bir umudumuz var!/Syf.103
Hakiki reculiyyet, yani “erlik”, “insanın, hulkiyeti ve hevalarının karanlığından kurtulup, aklın ve manevi irşadın ziyası ile tezkiyesine müteakip” tekmil edilmektedir, diyor İbn Arabi. Ancak, Tarik-i Rabb’in külfetine icap edemiyen erkekler ise, “karılardan” beter ve zelil telakki edilmektedir.
Sayfa 79
Reklam
Erlik odur ki
TAKVİMLER 1233 SENESİNİ GÖSTERDİĞİNDE Ertuğrul Bey buyruğundaki Kayılar, yüksek bir tepeden Yassıçemen ovasındaki savaşı seyretmekteydi. Ertuğrul Bey dedi ki: ‘“Hey yârenler, cenge rast geldik. 'Yanımızda kılıç götürürüz. Avret gibi geçip gitmek erlik değildir. Elbette şunların birine yardım etmek gerek. Galibe mi yardım edelim yoksa mağluba mı?’ Dediler: ‘Mağluba yardım zordur. Hem adamımız azdır ve hem yenene kuvvet!’ Ertuğrul dedi: ‘Bu söz mertlik sözü değildir. Erlik odur ki mağluba yardım ederiz. Hızır gibi sıkıntı vaktinde çaresizlere yardım yetişe. Elverin!’” Yenilmekte olan Türkiye Selçuklularına yardım ettiler ve tarih o anda makas değiştirdi
En büyük sancaktarlar, hakikat sancaktarları peygamberlerdir.
Bir Diriliş eri olarak, gelecek zamanın biricik kenti Diriliş kentinin, Diriliş sitesini kurulması için taş taşıyan, harc taşıyacak biri olarak, onların izinden gitmekten başka bir erlik ve yapıcılık bulunmadığına inanıyorum.
Erlik zor durumda olan kardeşlerimize yardım etmektir. İşleri kolay olsa yardıma ne gerek vardır.
NUR RİSALELERİNDE İTİKADİ MESELELER
ÖLÜLERİN TASARRUFU "Özellikle, Allah adamı Hz. Abdülkadir, Gavs-ı A'zam, "ol" der "olur" dairesinin kutbu..."(1) "Hazret-i Mevlânâ (Halid-i Bağdadi) (K.S.) Hindistan'dan Tarik-ı Nakşîyi (Nakşi tarikatını) getirdiği vakit, Bağdat dairesi, Şah-ı Geylânî'nin (K.S.) ba'delmemat (ölümünden
Sayfa 477Kitabı okudu
Reklam
Hepsi mi birbirine benzer ..
Gök Tanrı ile Erlik arasında , insanlar nedeniyle büyük bir tartışma çıktığına ve tanrının emrini dinlemeyip isyan eden Erlik’in yeraltına sürgüne gönderildiğine , bu cezayı hak etmediklerini düşünen Erlik , ailesi ve adamlarının bu nedenle insanlara kötülük yaptıklarına veya yapmaya çalıştıklarına inanılıyor ..
Sayfa 182Kitabı okudu
Dört arkadaştılar. Bir defa dönüp arkalarına bakmıyorlar. Belki bakmayı erlik saymıyorlar. Bunlar belki, yarınki Türk zaferinin isimsiz kahramanları olacaklar.
Türkler insanın kötülüğü içindedir derler
Payana, insan şeklinde bir şey yaptı. Bu varlığa ruh bulmak için göklere kalktı, ancak kalkmadan önce tüysüz bir köpek yarattı ki insanı korusun. Az sonra Erlik göründü ve köpeğe yaklaşıp şöyle dedi: - Sen bu insanı bana verirsen, ben de sana altın tüyler veririm. Köpek Erlik'in sözüne kandı ve insanı onun eline verdi. Erlik de insanın neresi varsa her tarafına tükürdü. Az sonra Payana insana ruh vermek için geldi. Erlik de hemen oradan uzaklaştı. Payana baktı ki, insan baştan aşağıya kadar tükrük içinde kalmış ve kirlenmiştir. Ne yaptıysa insanı temizleyemedi. O zaman da Payana, insanın tersini yüzüne çevirdi. Böylece insanın içi tükürüklü ve kirlenmiş oldu. O nedenle kadim Türkler insanın kötülüğü içindedir derler
insanın alacası içindedir, dışı ise aldatıcıdır
Ülgen'in insanları mahvetmek istemesinin nedeni, Erlik'in onlara kötü ruh vermesiydi. Kadim Türklerin şöyle rivayet ettikleri kayıtlıdır: Ülgen bu durumdan kurtulmak için önce onları mahvetmek istedi, ancak daha sonra bu kötü kokan insanların dışını içine, içini de dışına çevirmekle meseleyi çözmüş oldu. O nedenle insanın alacası içindedir, dışı ise aldatıcıdır
Reklam
Erlik Han, bilinen ilk insandır. Hatta o, dünyayı yaratan Ülgen'e de bu konuda yardım etmiştir. Şöyle ki, Erlik Han bazı bilgilere göre Ülgen'in ikiz kardeşi veya oğludur. Ancak sonunda Erlik, dünyayı yaratan Ülgen'i kıskandığı için onun rakibi ve düşmanına dönüşmüştür.
Türk kozmogonisini Altay Türklerinde görüyoruz. Bunlara göre, hiçbir şey yokken, yalnız iki mevcut vardı : Kara Han ile Su. Kara Han'dan başka gören, Su’dan başka görünen yoktu. Su, ezelden beri dalgalanan bîr kaos mesabesinde idi; bir ummân, bir sevâd idi. Kara Han, bir ilm-i ezelî, bir kenz-i mahfî hükmünde idi. Kara Han, nihayet
Kara Han, yeryüzünü kendi haline terk edince, yukarı da on yedi kat göğü yarattı. Kendisi, on yedinci katı mesken edindi. Oğlu Bay Ülgen’i on altıncı kat gökte, altın bir taht üzerine oturttu. Bu büyük ilâh, hem sulhun, hem de adâletin en büyük ilâhıdır. Yayık, Bay Ülgen’in oğludur. Semanın her katına, bir ilâh yerleştirdi. Yedinci katta Gün Ana altıncı katta Ay Ata oturur. Türklerce Güneş kadındır, Ay erkektir. Çocukların hâlâ, «Ay Dede» demesi Ay Ata tabirinden kalmadır. Üçüncü katta da Cenneti, Sürve Dağı’nı, Süt Gölü’nü yarattı. Yayucılar'ı, bunların reisi olan Yayık’ı, Ayzıt’ı, hep burada yerleştirdi. Kara Han, yukarıki semada bu tekvînâtı yaparken, Erlik Han da aşağıki semada kara bir güneş yarattı. Orasını bu kara güneşin nurlarıyie tenvir etti. Kendisi, kara bir taht üzerinde oturdu. Körmösleri, Kara Üzütleri, Ötkerleri yarattı. Bunlar da kendisinin melekleri, cinleri, şeytanları­dır. Bu suretle Bay Ülgen’in mükâfât ilâhı olmasına mukabil, Erlik Han da mücâzât ilâhı oldu. Dünyanın evvelinde, Yukarıki Sema ile Aşağıki Sema arasında bu mücadeleler olduğu gibi, dünyanın sonunda da, Erlik Han’la Yayık arasında korkunç muharebeler olacak. Yeryüzü, bu muharebelerle alt üst olarak yıkılacak. İşte, eski Türklerce, kıyamet böyle kopacak.
Altay Türklerine göre, bir çocuk dünyaya geleceği zaman, Bay Ülgen, oğlu Yayık’ı bu işe memur eder. Memur, Süt Gölü'nden bir damla alarak bununla çocuğun ruhunu yaratır. Maiyetindeki meleklerden bir Yayucı’yı, sevaplarını yazmak üzere bu çocuğa tahsis eder. Bir çocuğun dünyaya geldiğini haber alınca, derhal Erlik Han da, bir Körmös gönderir. Birincisi çocuğun sağında, İkincisi solunda durur. Birincisi sevaplarını, İkincisi günahlarını yazar. Bu iki melek bu adamı ölünceye kadar takip ederler. Vefat edince Körmös, derhal bu adamm ruhunu kaparak yeraltına götürür. Erlik Han yeraltındaki semada bir siyah taht üzerinde oturmuştur. Onun daha altındaki katta Kadırkan adlı Cehennem vardır. Burada bir kazanın içinde, erimiş katran kaynamaktadır. Körmös, ruhun günahkâr olduğunu Erlik Han'ın huzurunda isbat ederse, onun emriyle bu ruhu kazana atar.
Erlik Han’ın bir seması vardır ki burada siyah bir güneş, daima etrafa siyah nurlar neşreder. Demek ki semalarıyle, ilâhlarıyle, insanlarıyle beraber, iki âlem vardır ki biri ak, diğeri kara’dır.
1,408 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.