Home
Search
What to Read?
Sign In
Sign Up
Shopping
Explore
Books
Authors
Readers
1000Kitap Android ApplicationFREE – Download from Google Play
1000Kitap iOS ApplicationFREE – Get it from App Store
©2024 · 1000Kitap Web Application · 2.37.26
Ertuğrul
Ertuğrul
@ertugrultass
Mühendis
İstanbul
42 librarian point
477 reader point
Joined on June 2019
Şu anda okuduğu kitap
Okuma Hedefleri
Okuduğum en sıra dışı roman
Evet yanlış görmediniz, okuduğum en sıra dışı roman. Neden mi? Çünkü diğer romanlarda ya da filmlerde bahsi hiç geçmeyen, gösterilmeyen, doğal konular üzerinde durmuş Gospodinov. Başka kim sinekler üzerine ya da sifon üzerine bir şeyler yazar ki... Okurken çok eğlendim ve roman estetiğine farklı bakışıyla beni kendine çekmeyi başardı Bulgar yazar.
Yazarın okuduğum ilk kitabı ama son olmayacak. Neden mi; çünkü ben Murakami'nin kalemine bayıldım.
Dağınık başlayan olay örgüsü ilk başta aklımda soru işaretleri yaratsa da, kitabın dilinin inanılmaz akıcı olması sebebiyle beni kendine bağladı ve sayfalar geçtikçe, bu soru işaretini kafamdan silmeyi başardı.
Kitabın ilerleyen kısımlarına doğru hayatımı, geleceğimi, yapmak istediğim şeyleri sorgulamaya başlayıp, kendimi olayların ve karakterlerin iç dünyalarında kaybettim.
Murakami'ye başlangıç için ideal bir kitap mı? Emin değilim. Bir kaç kitabını daha okuduktan sonra bu soruyu kendi kendime de olsa cevaplayacağım. Ben bu kitapla başladım ve pişman değilim.
Okumanızı şiddetle tavsiye eder, keyifli okumalar dilerim.
Dipnot: Kitap içinde inanılmaz güzel sanatçıların, yazarların ve şarkıların isimleri geçiyor. Sırf bu kitap içerisindeki şarkılardan yola çıkarak kendime "kitap keşifleri" adlı bir playlist hazırladım. Bundan sonra da kitaplardan keşfettiğim şarkıları bu listeye eklemeye devam edeceğim.
Oruç Aruoba'nın okuduğum ikinci kitabı...
3 bölümden oluşan; De (ölüm), ki (yaşam), işte(felsefe), müthiş bir eser.
İlk iki bölümde ölüm ve yaşam üzerine olan düşüncelerini yer yer şiirsel, yer yer de felsefik olarak aktaran Aruoba, felsefe bölümünde ise tamamen felsefenin derinliklerine inip, bir filozofun gözünden felsefenin ne olduğunu aktarmaya çalışmış.
Ama bu kitap için kuracağım tek bir cümle var ki her şeyi anlatıyor bana göre:
Ölüm ve yaşamın anlamı felsefededir.
Okumanızı şiddetle tavsiye eder,
Keyifli okumalar dilerim.
Reader Follow Recommendations
Bir oturuşta bitirilebilecek kısa ve akıcı bir öykü olduğunu söylemekle başlamak istiyorum bu incelemeye.
Gorki'nin hayatını burada özetlemenin hiçbir anlamı yok lakin kendi hayatından izler taşıyan bu öyküde, etik değerleri, toplumsal düşünceleri sorgulayan ve sorgulatan bir yaklaşımda bulunmuş.
Kitabın ana karakteri Çelkaş için ise gerek yaptıklarıyla, gerek kafa yapısıyla güzel bir
Yol için yanıma aldığım ve çok aşırı bir beklentimin olmadığı bir kitap olduğu için beğendiğimi söyleyebilirim.
Antonio Márez...
Birbirinden farklı yetişmiş bir anne ve babanın son oğlu...
Üç abisi babasının yolunda giderken annesinin son umudu olan Antonio... Annesinin biricik rahibi Antonio... ve şifacı Ultima...
6 yaşında olan Antonio bir taraftan annesinin isteği üzerine rahip olabilmek için Hristiyanlık dinini öğrenmeye çalışırken; Ultima ve arkadaşları üzerinden pagan dinini ve kültürünü öğreniyor. Hayatı, kendini, ailesini, dinleri sorgulamasına tanıklık ediyoruz bu kitapta Antonio'nun.
Kitabın dilinin ve olay örgüsünün akıcı olması, kitabın okunmasını kolaylaştıran başka bir etken.
Rudolfo Anaya'nın okuduğum tek kitabı "Kutsa Beni, Ultima". Zaten bulunması zor bir kitap. Eğer bulursanız okumanızı tavsiye ederim.
Murathan Mungan'ın okuduğum ilk kitabı oldu bu. Eğer benim gibiyseniz yazara başlamak için doğru bir eser olduğunu düşünmüyorum, ama genel olarak yazarın dilini akıcı bulduğumu söyleyebilirim.
Kitap iki bölümden oluşuyor: Birinci bölüm 3 farklı yer (dergi, gazete, fotoğraf albümü gibi) için belirli konular üzerine yazılmış denemeleri içeriyor. Konulardan iki tanesi benim pek ilgi alanım olmasa bile (Ezidiler, Murat Germen'in fotoğrafları ve 8 Mart Dünya kadınlar günü) daha önce dediğim gibi yazarın anlatım tarzı sıkılmamı engelledi okurken. İkinci bölüm ise yaptığı konuşmaların metine dökülmüş halinden oluşuyor. Bu kısım daha çok ilgimi çekti benim, nedeni ise konuların daha çok benlik olması. Genel olarak edebiyat ve diğer yazarlar, Türkçe gibi konular üzerine konuşmaları bulunuyor.
Şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Bir yıldan uzun süredir herhangi bir kitap için inceleme yapmamıştım. Ama bu kitap için bir şeyler yazmak istedim. Ne yazacağımı bile bilmiyorum dersem yalan olmaz.
Oruç Aruoba'nın okuduğum ilk kitabı, ama son olmayacağına eminim. Yazar ile bu kadar geç tanışmış olduğum için kendime kızıyorum.
Kitap ile ilgili sadece şunu diyeceğim:
BENİ BU KİTAP İLE BİRLİKTE GÖMÜN.
İnceleme bu kadardı. Teşekkürler.
Kitabı okumaya başlamadan birkaç gün önce tiyatroya gitmiştim. Öncelikle tiyatrodan bahsedeceğim. Tek kişilik bir gösteriydi. Bu kitap ve Boris Vian’ın karıncalar adlı kitabından uyarlama bir oyundu. Mert Turak’ın gösterisine tek kelime ile bayıldım. Kitabı okurken tiyatroda olan replikleri onun sesiyle okudum resmen. Eğer şehrinize gelirse kesinlikle gidilmesi gerekir.
Kitaba gelecek olursak; bu kitap, ikinci dünya savaşı sırasında gazetelere yollanmış anıların birleşmesinden oluşuyor. Steinbeck orduya muhabir olarak katılmış ve yazdığı yazıları diğer muhabirlerden çok farklı bir bakış açısı ile yazmış.
Steinbeck yine ustalığını konuşturmuş diyebilirim. Sanki deneme değil, roman okuyormuş hissi uyandırdı. Savaşın vahşetini, askerlerin duygularını kendi üslubu ile anlatmış. Yazılarını çok uzun tutmaması, bazen tutamaması ( savaş zamanı yazıldığı için sansüre maruz kalmış ) kitabı daha güzel kılmış bence.
Okumanızı tavsiye edeceğim, güzel bir çalışma olmuş. Keyifli okumalar.
Yine Steinbeck...
“19.. yılının şubat ayında yumuşak huylu, meraklı yaratılışlı bir adam, Marigny Caddesi’ndeki küçük bir evde kızıyla, iyi huylu karısıyla, balkonu ve teleskopuyla, yağmur lastikleri, şemsiyesi ve evrak çantasıyla sakin bir hayat sürmekteydi. Dişçisi vardı, sigortası vardı, Credit Lyonnais’de bir hesabı, Auxerre’de bir bağı vardı...
Birdenbire, hiçbir uyarıda bulunmaksızın bu adam alınmış, kral yapılmıştı. Kral kanı taşımayanlarınız nereden bilebilir Reims’de kraliyet tacı başına konurken ona neler olduğunu? Paris acaba kralın gözüne de, amatör gökbilimcinin gözüne gözüktüğü gibi mi görünür? “Fransa” kelimesi bir kralın kulağına nasıl gelir? “Halk” sözü nasıl gelir kralın kulağına? “
Yaptığım bu alıntı kitabın küçük bir özeti gibi. Bizleri alıp bugün kral yapsalar, ne düşünürdük? Ne yapardık? Bu değişime ayak uydurabilir miydik?
Steinbeck, alışılmış üslubunun biraz dışına çıkmış bu kitapta. Akıcı, kara mizah barındıran, eleştiri seviyesi yüksek, üst düzey bir eser olmuş.
Okumanızı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar.
Yaşamak... Buna yaşamak denirse eğer...
Çocuğunuz sizin tüm servetinizi kumarda kaybetse ne düşünürdünüz? Ya da şöyle düşünün, siz kaybetseniz aileniz ne düşünürdü? Geçmiş günahlarınız kaderinizi nasıl etkiler? Çektiğiniz ya da çekeceğiniz acılara ne kadar dayanabilirsiniz? Hayat bir insan için ne kadar zor olabilir?
Yaşamaya çalışmak bizler için bile zorken, sizleri Fugui’nin hayatı ile baş başa bırakmak isterim. Kesinlikle okunması gereken bir hayat hikayesi. Yaşadıklarını ben yaşasaydım ne düşünürdüm, ne yapardım bilemiyorum. Eminim sizlerde bilemeyeceksiniz.
Yazarı ilk defa duymam kitaba başta ön yargı ile yaklaşmama neden oldu. Lakin okudukça bu ön yargının ne kadar saçma, olmaması gereken bir şey olduğunun farkına vardım. Kitap çok akıcı bir şekilde ilerliyor. “Ne olacak acaba” diyerek, bir oturuşta bitirebileceğiniz kadar akıcı bir kitap.
Yaşlı Fugui’nin hayat hikayesini okumanızı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar.
Bol bol acı, bol bol sefalet, bol bol betimleme... ve yine Steinbeck.
Gazap üzümleri yazarın en popüler kitabı olma ünvanını hak eden bir kitap.
Kapitalizmi eleştiren bu romanı okurken, bazı insanlara küfredeceksiniz, bazılarına üzülecek, bazıları için oh ne iyi etti diyeceksiniz.
Steinbeck, daha önce söylediğim gibi, betimlemeleri çok çok iyi olan bir yazar. Evet romanın kurgusu çok iyi ama benim gözümde, Steinbeck’in betimlemeleri çok ayrı.
Çiftçilerin bu hüzünlü macerasını okumanızı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar.
Aşk için insan neler yapabilir ? Aşk için kendini, çevresini, dünyasını, düşüncelerini değiştirebilir mi ? Bir insan kendini ne kadar geliştirebilir ? Bu gelişim sonucunda elde edeceği şey ne olur ? Bu sorulara sizler için ben değil, Martin Eden yanıt versin.
Martin Eden geçimini denizcilik ile sağlayan, sıradan bir adamdı. Bir tesadüf sonucu karşılaştığı hayatının aşkı için yapmayacağı şey yoktu. Sıfırdan başarıya giden bu yolda, önüne çıkan engellere aldırmaması, kimsenin ona inanmaması, buna rağmen kendini bilmesi ve denemeye devam etmesi takdir edilesi ve örnek bir davranış.
Yazılmasının üstüne 100 seneden fazla geçmiş olmasına rağmen, kendim ile bağdaştırdığım bir çok yönü olan bu karakter, son zamanlarda beni en çok etkileyen kişi olabilir.
İş bankası yayınlarında bulunan çevirmen notları, kitabı daha iyi anlamak açısından çok başarılı olmuş.
Bu kadar geç tanıştığıma üzüldüğüm kişi olan Martin Eden ile tanışmayanlarınız var ise, en kısa zamanda tanışmanızı öneririm.
Keyifli okumalar.
Tercih etmek ya da etmemek
Kitabı okumadıysanız eğer, başlığa bakınca ne demek istiyor acaba bu demeniz çok normal. Çünkü çok hafif spoiler içeriyor olabilir. Ama merak etmeyin geri kalan kısımda spoiler olmayacak.
Bu kısa hikaye yol için yanıma aldığım bir kitaptı. Yazarın daha önce herhangi bir kitabını okumamıştım.
Ana karakter olan Bartleby’in merak edilecek çok yönü var.
İncelemelerimde spoiler vermediğim için, neler hissettiğimi açıklamam biraz zor oluyor.
Kafa dağıtmak için birebir olan bu hikayeyi okumanızı tavsiye ederim.
Keyifli okumalar.
Kafka... Eserleri ile ben dahil bir çok kişiyi etkilemiş olan yazar.
Bana göre yazabilme yeteneği, doğuştan gelen bir yetenek değil, yaşadıklarınla artan bir şeydir. İstisnalar olabilir elbette.
Bu mükemmel yazarın babasına yazdığı sitem dolu mektup hiçbir zaman gönderilmemiş. Babası konusunda hiçbir fikrimin olmaması, onu bu mektup sayesinde tanıyor olmam, gönderilseydi eğer nasıl bir cevap verirdi diye düşünmeye itti beni.
Kafka yaşadıklarını, babası hakkında düşündüklerini açık ve net bir şekilde söylemiş mektupta. Yazarın çocukluk dönemi psikolojisini anlamak, diğer kitaplarının iç metnini anlamaya yarayabilir.
Özellikle Kafka severlerin, yazarın dünyasını merak edenlerin kesinlikle okuması gereken bir kitap.
Keyifli okumalar.
Yine güzel bir eser ve yine Steinbeck. Yazarın betimlemeleri o kadar iyi ki kitabın geçtiği yeri çok rahat bir şekilde aklınızda canlandırabiliyorsunuz. Sadece yerler değil kişiler, hayvanlar, dağlar, bayırlar...
Al midilli, on yaşındaki Jody Tiflin’in başından geçen dört farklı öyküyü içinde barındırıyor. Otoriter bir baba, evi çekip çeviren bir anne ve hayvanlara bakan, babasının işlerine yardım eden Billy Buck bu öykülerde Jody’e eşlik ediyorlar.
Bir oturuşta bitirebileceğiniz bu kitapta Jody ile birlikte üzülecek, sevinecek, heyecanlanacak, hüzünleneceksiniz.
Keyifli okumalar.
Hiç bakmadım ama okurken keşke tiyatrosu olsa diye düşündüm. Çok başarılı bir oyun çıkabilir bu eserden. Diyaloglar, anlatım, o kadar sade ve güzel ki kitabın ne ara bittiğini anlayamadım.
Okuduğum 3. Steinbeck eseri olan bu kitap, kendi halinde olan bir kasabanın ansızın işgal edilmesi ve işgal altında oldukları süre içerisinde; hem işgalcilerin, hem kasaba halkının yaşadıklarını çok detaylı olmasa bile, sade ve içten bir şekilde anlatıyor.
Özgür insanlar için direniş kaçınılmazdır diyerek incelememi sonlandırıyorum.
Herkese iyi okumalar. :)
- - Lüzumsuz bir adamın hikayesi- -
“Muhakkak ki dünyanın en lüzumsuz adamıydım. Hayat beni kaybetmekle hiçbir şey ziyan etmeyecekti. Hiç kimsenin benden bir şey beklediği ve benim hiç kimseden bir şey beklediğim yoktu.”
Diye düşünen bir adamın, “ yaşanacak başka bir hayat olduğunu gösterdiğin için teşekkürler” düşüncesine geçmesi ve bunu aşırı duygu yüklü bir olay örgüsü ile anlatması, bu kitap hakkında diyebileceğim tek şey herhalde.
Spoiler vermek istemediğim için detaylı bir inceleme yapmayacağım. Lüzumsuz bir adam olan Raif’in hikayesini kesinlikle okumanızı tavsiye ederim.
Mitoloji denince aklıma ilk mısır mitolojisi gelir. Firavunlar, piramitler vb. Mısır mitolojisi hakkında kitaplar okudum, filmler izledim.
Yunan mitolojisine, mısır mitolojisi kadar hakim olmamama rağmen filmler ve diziler sayesinde bilgi sahibiydim. Lakin hiç kitap okumamıştım.
“Ben, Kirke”, yunan mitolojisi ile alakalı okuduğum ilk kitaptı. Ablamın ısrarı üzerine okudum ve beğendim.
Bir titanın istenmeyen kızı olan Kirke’nin yaşadıkları, yer yer üzülmenize, onunla beraber öfkelenmenize sebep olabilir. Kirke’nin hissetiği duygular( öfke,aşk,sevgi,kıskançlık), onu neler yapmaya itebilir ? Hayat ve tanrılar onun için neler planlamıştı? Bütün bu soruları ve daha fazlasını akıcı bir hikaye ile anlatan bu romanı okumanızı tavsiye ederim.
Yıllar önce fareler ve insanları okumuştum ve çok sevmiştim. Daha sonra neden Steinbeck okumadığımı hatırlamıyorum. Belki de okudum ama hatırlamıyorum.
İnci, hakkında herhangi bir yorum okumadan, fikir almadan gün içerisinde elime aldığım bir kitaptı. Ama iyi ki almışım diyorum.
İnsanların ne kadar aciz, ne kadar acınası varlıklar olduğunu ortaya koyan bu roman; sonu ile tamamen şok etti beni.
Okumanızı tavsiye ederim.
“Delirmek için güzel bir gün. “
Bu seriden aklımda kalan en güzel cümle bu olsa gerek. Çok başarılı bir seri mi ? Çok heyecanlı mı ? Kişiye göre değişir. Benim için Ford ve Arthur’un maceraları yeterince eğlenceliydi. Ayrıca olay örgüsü insanı içine çeken bir etkiye sahip.
Serinin ve kitabın zaman ve mekan kavramlarının karmaşık olması, kitaba olan ilginin az bile olsa azalmasına sebep oluyor.
Kısacası bilim kurgu hayranıysanız okumanızı tavsiye ederim.
