kendi hedefini tek bir yolda, tek bir yerde, bir noktada bulmak için çok çabalıyordu. ama işte, gerçeğin parçaları farklı yerlerde dağınık bir haldeydi.
her gün gördüğümüz ve varlığını varlığımızın bir parçası gibi benimsediğimiz kişinin sonsuza kadar aramızdan ayrılabileceğini, sevdiğiniz o gözlerdeki ışıltının sönüp gittiğini ve kulaklara öylesine aşina ve kıymetli gelen bir sesin susabileceğini, bir daha hiç duyulmayacağını akla kabul ettirmek öyle uzun zaman alıyor ki...
zihnimde çabucak çoğalmaya ve çeşitlenmeye meyletmeyen hiçbir şey yok, bunu çok iyi hissediyorum. isteyeyim ya da istemeyeyim, her an bir düşünce, bir görüş, bir çağrışım bana musallat oluyor. bir tür zihin dikeni oluyor.