Hiç değilse bir elimizle bir yere sıkıca tutunmak ve tutunduğumuz o yeri bir daha bırakmamak durumundayız. Dalgaların hoyratça kıyılarımızı dövdüğü böyle zor bir zamanda akıntıya kapılıp gitmemenin başka bir yolu yok!
.
.
.
Allah'ın fikri aklını aşmış garip kullarından Mihricanlı Sâbık şöyle dua edermiş: “Allahım bakışımı bir ibret, sükûnetimi bir düşünce ve sözümü zikir eyle.”
.
.
.
Birilerinin söylediği güzel sözler bir araya geliyor, göçmen kuşlar gibi gelip geçiyor zihnimizin maviliklerinden.
İnsanlığı o kadar incelmiş, o kadar incelmişti ki, “Acaba heceleri böldüğümüzde kelimelerin canı acıyor mu?” diye derin düşüncelere dalar olmuştu.
.
.
.
Sadece kendine sakladığı kelimelerden binlerce cilt kitap çıkacak insanlar da var.
.
.
.
Sanki kafesteki küçük ürkek bir kuş gibiyiz; kafesin kapısı açık ama bizim uçup gitmeye cesaretimiz yok!
.
.
.
“Durmadan bir yerden boşalıyorsun” dedi meczup, “peki bir şeyi de dolduruyor musun?”