İlgi ve alakamızın çok fazla talibi var bu dünyada. Her şey bizi bir yerimizden çekiştiriyor. Madde dünyası, magazin dünyası, moda dünyası, estetik dünyası, sosyal medya, siyaset... hepsi insanları her daim bir yerlerinden tutup bir yerlere götürmek istiyor. İnsan hangisine bakacağını, hangisine odaklanıp ne yapacağını bilemez hâle geliyor. O yüzden insanları bocalar, sersemler, ayakları dolanır hâlde görüyoruz. Bir şeyi tamamlamadan diğerine atlamaya mecbur bırakılan ve bu yüzden de her şeyi yarım yamalak yaşayan bir insanlıkla karşı karşıyayız...
Türkçülük, siyâsî bir fırka (parti) değildir; ilmî, felsefî,bediî (estetik) bir mekteptir; başka bir tabirle, harsî(kültürel) bir mücahede (çalışma) ve teceddüt (yenilik) yoludur.
Sayfa 202 - ÖtükenKitabı okuyor
Reklam
Genel görelilik üzerine çalışan çoğu insan onun estetik zarafetine kapılmıştır. Newtoncu o soğuk ve mekanik uzay, zaman ve kütleçekimi kavrayışının yerine Einstein, eğri bir Uzay-zaman gerektiren dinamik ve geometrik bir betimleme geçirerek, kütleçekimini evrenin temel dokusuna işlemiştir. Kütle çekimi ek biryapı olarak dayatılmak yerine, en temel düzeyde evrenin bir parçası haline gelmiştir. Uzay ve zamana hayat verip eğrilmelerini, yamulmalarını ve dalgalanmalarını mümkün kılmak, yaygın olarak kütleçekimi dediğimiz şeyle sonuçlanmıştır.
Sayfa 92
Bir Aldanış Fırsatı
Yankılanan melodi azaldı sonra ve söndü. Ama içime verdiği ferahlık eve gelinceye kadar sürdü. Estetik duygu budur belki de. Yaşamın en katlanılmaz gibi gelen anlarında insana kısacık da olsa mutluluk veren, düşlere daldıran bir güzellik sanısı. Ya da bir aldanış anı. Sanatın asıl gerçekliği de burada galiba. Bu aldanış anını ya da fırsatını oluşturmasında...
Kadınlar, özellikle eğer güzel bir görünümle büyüdülerse, obje seçimlerinde onlara dayatılan toplumsal kısıtlamaları telafi eden bir çeşit kendiyle mutlu olma duygusu geliştirir. Daha kesin konuşmak gerekirse böyle kadınların, bir erkeğin onlara duyabileceği yoğunlukta yalnızca kendilerini sevebilirler. Üstelik ihtiyaçları da sevmektense sevilmek yönünde yatar; bu koşulu sağlayan erkek onlar için doğru erkek olacaktır. Bu tip kadının insanlığın erotik hayatındaki önemi çoktur. Bu tarz kadınlar, güzel olduklarından dolayı yalnızca estetik sebeplerle değil aynı zamanda ilginç psikolojik faktörlerin kombinasyonu dolayısıyla da erkeklerin en büyük hayranlığı gösterdiği kadınlardır. Zira başka birinin narsisizminin, kendi narsisizminden vazgeçmiş ve obje-sevgisi arayışında olanlar için oldukça çekici olduğu aşikârdır.
" Halbuki insanlar renkler gibi çeşit çeşittir, bazı renkler birbiriyle uyumluyken bazı renkler birbirine pek uymaz yan yana geldiğinde estetik olmayan bir görüntü ortaya çıkabilir. Bundan dolayı bir rengin diğer rengi suçlaması çok garip olurdu değil mi? (...) Yani aslında çok insani bir şeyden bahsediyorum burada, bazıları seni sever bazıları ise sevmez; sen kim olursan ol bu durum değişmez."
Reklam
Vatan; dinî,ahlâkî,bediî(estetik) güzelliklerin bir müzesidir,sergisidir.
Sayfa 103 - ÖtükenKitabı okuyor
Durkheim'in tesis ettiği (kurduğu) sosyolojiye göre, böyle bir inhisâr (tekel) doğru değildir. İktisadî hadiselerin sâir (diğer) içtimâî hadiselerden hiç bir imtiyaz (ayrıcalığı) yoktur.İktisadî müesseseler (kurumlar) nasıl bir hadise ve bir şe'niyetse (gerçeklikse), dinî, ahlâkî, bediî (estetik) ilh (vb)...gibi diğer içtimâi (sosyal) müesseseler de birer tabiî hâdisedir, birer şe'niyettir. Bu sonkileri, eşyanın gölgelerine benzeterek, gölge hadiseler sûretinde adlandırmak objektif şe‘niyetten (gerçeklikten) ayrılmak demektir.
Sayfa 85 - ÖtükenKitabı okuyor
Karl Marx, determinizmde bir nev'i (tür) inhisâr (tekel) iddia eder: İçtimâî hadiseler arasında sebep olabilmek imtiyazı (ayrıcalığı), yalnız iktisadi hadiselere münhasırdır (özgüdür). Diğer içtimaî hadiseler, meselâ, dinî, ahlâki, bediî (estetik), siyasî, lisanî muâkalevî (akla dayanan) hadiseler asla sebep olamazlar,yalnız netice olabilirler. Binâenaleyh (bundan dolayı), Karl Marx’a göre, iktisadî hadiselerin gayrı olan(dışında kalan) bütün içtimâî(sosyal) hadiseler “gölge hadiseler” (epifenomenler) mahiyetindedir.
Sayfa 85 - ÖtükenKitabı okuyor
Zaten postmodern dünya; modernitenin feci yanlışlarına karşı koyacağım derken başka bir aşırılığa yuvarlanmış; eğitimi, bilgiyi, insan ruhunun yücelmesini, yazın, estetik gibi temel kavramları düşman belleyip her şeyi ilkel kimlik algısı üstünden okumaya başlamış.
Reklam
Son zamanlara kadar bok lafının basında b.. olarak geçmesinin ahlaki kaygılarla hiçbir ilgisi yoktur. Bokun ahlaksızlık olduğunu öne süremeyiz herhalde, değil mi? Boka karşı çıkma metafizik bir karşı çıkıştır. Her gün yaptığımız dışkılama işi yaradılışın kabul edilmezliğinin günbegün kanıtlanması demektir. Ya/ ya da: Ya bok kabul edilebilir bir şeydir (bu durumda banyonun kapısını kilitlemeyelim) ya da kabul edilemeyecek bir biçimde yaratılmışız demektir. Bundan da şu çıkıyor demek ki; “ varoluşla kesin olarak uzlaşma”nın önerdiği estetik ülkü,bokun reddedildiği herkesin bok yokmuş gibi davrandığı bir dünyadır. Bu estetik ülkünün adı kistch’tir.
Sayfa 266Kitabı okudu
"Olan şudur ki, bugün estetik üretim genelde meta üretimiyle bütünleşmiş durumdadır: Daha geniş ciro sağlayacak şekilde (giysiden uçağa kadar) sürekli daha yeni görünen ürünlerin imal edilmesine yönelik çılgın ekonomik zorunluluk, bugün estetik ilerleme ve deneyselciliğe giderek daha önem kazanan yapısal bir işlev ve konum atfetmektedir." [Fredric Jameson'dan alıntı.]
"Estetik" kelimesi 1750'de Alexander Baumgarten tarafından kullanılıncaya kadar bilinmiyordu ve ilk kez Kant'ın Yargı Yetisinin Eleştirisi kitabında öne sürdüğü varsayımlar, iki yüz yıl boyunca Batıda temel estetik varsayımlar olarak kaldı.
Çıplak, iki beden, eğer bir Yunan heykelinde vücut bulmuşsa sa­nat, romantik çağın ressamı Goya’run tuvalinde estetik; bir genelev döşeğinde et; aşkla şekillenmiş birlikteliklerin koynunda ise kutsaldır.
Sayfa 26 - Destek Yayınları: Haziran 2013Kitabı okuyor
Kutsal bir nesne olarak sanat eseri mefhumu bu eserin değerinin mutlak ve evrensel olduğunu ima eder. Bu düşünce [...] bana pek makul gelmiyor. Değerin nesnelere içkin olmadığı, değerlendirmeyi yapan kişi tarafından onlara atfedildiği gün gibi aşikârdır. Öte yandan bu durum estetik tercihi şahsi bir fikir meselesi kılarken, kanımca onun önemini azaltmamaktadır.
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.