“Rönesans'ın ana karakteri, eski Yunan ve Roma kültürlerinin bir öykünmesi, yeniden yorumlanması, şeklinde betimlenir. Etienne Gilson, Rönesans'ı Hıristiyan kötümserliğine karşı oluşan bir düello çağrısı olarak niteledikten sonra, "Rönesans, Yunan tanrılarını yattıkları yerden tekrar çağırdı; ya da hiç değilse onları doğuran ruhu çağırdı. Pascal'a karşı, Voltaire’i, Aziz Bernard'a karşı da Condercet'i çağırdı diye bu dönemi anlatmaktadır.”
Etienne Gilson
"İki değişik tasdik tarzı vardır: Dinî inanç ve aklî bilgi. Bir şeyin doğru olduğunu akıl yoluyla biliyorum, çünkü onun doğru olduğunu görüyorum. Öte yandan bir şeyin doğru olduğuna inanıyorum çünkü onu Tanrı söyledi. Bu iki durumda benim tasdikimin sebebi özellikle farklıdır, sonuç olarak bilim ve imanın iki farklı tasdik tarzı oldukları kabul edilmelidir.... Eğer bunlar iki değişik bilgi türüyseler o zaman biz hiçbir zaman birinden diğerinin fonksiyonunu yerine getirmesini istememeliyiz.... Tanımı gereği iman, aklın, doğru olduğunu görmediği şeyi, aklın tasdik etmesini ima eder.... Sonuçta, imanla ilgili bir eyleme aklî delil yol açamaz, tersine bu eylem Irade'nin bir müdahalesini gerektirir."
Reklam
Kelamın yapmaya çalıştığı şeyin esas itibariyle bir "apoloji" (savunu) olduğu açıktır; ancak önemli olan, bu "apoloji"yi yapmak için izlediği yöntemdir. Étienne Gilson'un ortaçağ Hıristiyan felsefesini, yani imanın hizmetine koşulan, teolojinin hizmetçisi olan felsefeyi savunmak üzere üzerinde ısrarla durduğu, bu, yani onun yöntemiyle ilintili özellik, kelam için de aynı ölçüde geçerlidir. Kelam, İslam teolojisidir ve bu özelliğiyle İslamın inanç öğelerini akıl planında, aklın talepleri içinde, akla dayanan nedenlerle savunmak isteyen bir hareket olmuştur. Nasıl iyi bir hizmetçi, efendisinin her istediğini yerine getiren bir insan olmaktan çok, hizmetçilik sanatının kurallarını yerine getiren bir insansa, ortaçağda dinin hizmetine koşulmuş olan akıl da dini savunma amacı içinde aslında kendi kendini savunmuş, koşulduğu veya kendisini koştuğu amaç ve işlev ne olursa olsun, kendi talep ve mantığı içinde kendi kurallarına göre işlemiştir. İşte kelamı, bu en önemli niteliğinde, yani kendisini akla dayanan nedenlerle haklı çıkarmak isteyen spekülatif bir hareket olması özelliğinde, felsefi bir hareket olarak kabul etmemek için ciddi bir neden yoktur.
"Bir insanın metafiziği nerede biterse, dini orada başlar. Fakat gerçek dinin başladığı noktaya iletecek olan yegâne yol, insanı, mahiyetleri düşünmenin de ötesine, varlığın sırrına iletecektir. Bu yolu bulmak güç değildir; fakat onun sonuna kadar gidenlerin sayısı azdır."
"İlerleme, kendiliğinden olan bir öz başarı kanunu değil, insan iradesiyle, sabırla elde edilen bir şeydir. Eşitlik fiilen verilmiş bir şey değil, adaletle adım adım yaklaşılan bir idealdir. Demokrasi, bazı toplumları yöneten bir tanrıça değil, dostluğun elde edilmesi için herkesin sarsılmaz bir azim göstermesi ile gerçekleşen muhteşem bir umuttur."
"..eğer biz, günümüz dünyasında etkisi dehşet verici bir hal alan bu bulandırılmış kavramların şeytanî güçlerini kafalardan çıkarmadığımız takdirde insanoğlunun yeni bir bilimsel, sosyal ve siyasî mitolojinin gölgesinde yaşamaya her gün biraz daha mahkûm olacağını idrak etmemiz önem taşımaktadır."
Reklam
221 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.