Merve

İnsanların bundan on yahut yirmi yıl önceki anlamsız sıkıntıları şimdi alay konusu olabilirken aslında çoğu kimse için boşluk duygusu sıkıntıdan evrilerek çeşitli tehlikelere gebe olan bir tür anlamsızlık ve çaresizlik halini almıştır. New York'ta lise öğrencileri arasında giderek artan uyuşturucu madde bağımlılığı, çok isabetli bir şekilde, ergenlik dönemini yaşayan bu gençlerin askerlik ve dengesiz ekonomik koşullar dışında beklentileri ve pozitif, yapıcı amaçları olmamasıyla ilişkilendirilmiştir. İnsanoğlu böylesi bir boşluk halinde uzun süre yaşayamaz: Eğer bir şeye doğru ilerleyemiyorsa sadece durgunlaşmakla kalmaz; biriken gizilgüç hastalık hali ve çaresizliğe, eninde sonunda yıkıcı eylemlere dönüşür.
Reklam
Uyum göstermek, tüm kadınlar tarafından akılda tutulması gereken sarsıcı bir kavrayışa yol açar. O da şudur: Kendimiz olmamız, diğer pek çok kişi tarafından dışlanmamıza neden olur. Buna karşılık başkalarının istediklerine boyun eğmemiz de kendi kendimizden sürgün edilmemize yol açar. Bu, azap verici bir gerilimdir ve katlanmak gerekir ama bizi bekleyen seçim çok açıktır.
Kadınların gücü konusundaki literatürün büyük bir bölümü; erkeklerin, kadınların gücünden korktuklarını söyler. Bense hep şöyle haykırmak isterim: "Meryem Ana! Ne kadar çok kadın, kadınların kendi gücünden korkuyor."

Reader Follow Recommendations

See All
Merve
@eunoia_tr·Is currently reading
%19 (53/272)
Kendini Arayan İnsan
Kendini Arayan İnsanRollo May
8.4/10 · 2,758 reads
Jung bir keresinde, insanlar bilinçlendikçe Tanrı'nın da daha bilinçli hale geldiğini* söylemişti. İnsanların kendi kişisel iblislerini gün ışığına çıkmaya zorlandıklarında Tanrı'nın karanlık yanına da ışık tuttuklarını düşünüyordu. *Kanımca, Jung, yaratıcının ve yaratılanın ikisinin de evrim halinde olduğunu, birinin bilincinin diğerini etkilediğini öne sürüyordu. Bir insanın, arketipin ardındaki kuvveti etkileyebilmesi dikkate değer bir düşüncedir.
Reklam
Klasik psikolojinin şekillenmeye başladığı dönemlerde kadınların merakına olumsuz bir anlam yüklenirken, erkeklere araştırmacı adı yakıştırılmıştır. Kadınların her işe burunlarını soktuğu söylenirken, erkeklere öğrenme heveslisi denmiştir. Aslında kadının merakının sadece sıkıcı bir röntgencilikmiş gibi sıradanlaştırılması; kadının içgörüsünü, içedoğuşlarını, sezgilerini inkar eder. Tüm duyularını yadsır. Onun en temel güçleri olan ayırt etme ve neden sonuç ilişkilerine dayanarak belirleme (determinizm) yetilerine saldırmaya çalışır.
Bütün yaratıklar, yok edicilerin var olduğunu öğrenmelidir. Bu bilgiye sahip olmayan bir kadın kendi ormanında yenilip yutulmadan güvenle dolaşamaz. Yok ediciyi anlamak; safdillikten, deneyimsizlikten ya da ahmaklıktan ötürü saldırıya açık olmaktan kurtulup olgun bir hayvan haline gelmektir.
Her kadının bu Rio Abajo Rio'ya (nehrin altındaki nehre) girme potansiyeli vardır. Oraya derin meditasyon, dans, yazı, resim, ibadet, şarkı söyleme, davul çalma, etkin imgelem ya da bilincin yoğun bir şekilde değişmesini gerektiren herhangi bir faaliyet aracılığıyla ulaşır. Kadınlar bu dünyalar -arasındaki- dünyaya özlem duyarak ve gözünün hemen köşesinde seçebileceği bir şeyi arayarak ulaşır. Bu ustalıklı işlerde bile, bu tarifsiz dünyada olan biten çoğu şey bizim için her daim esrarengiz olarak kalır çünkü o bizim bildiğimiz fizik yasalarını ve mantık kurallarını tanımaz.
Halkınıza, hayatınıza bakın. Bu öğüdün büyük şifacılarda da, büyük yazarlarda da aynı olması bir rastlantı değildir. Bizzat yaşadığınız gerçek olana bakın. Orada bulunan masal çeşitleri hiçbir zaman kitaplardan gelemez. Onlar doğrudan görgü şahitliğinin ürünüdür.
Umarım siz de dışarı çıkıp başınıza öyküler, yani hayat gelmesine izin verirsiniz ve hayatınızdan -başkasının hayatından değil, sizin hayatınızdan- gelen bu öyküler üzerinde çalışıp hem onlar hem de siz çiçeklenene kadar onları kanınızla ve gözyaşlarınızla ve kahkahalarınızla sularsınız. İşte göreviniz budur. Biricik göreviniz.
Reklam
Derin bilinçdışını yaşantılamanın en iyi yolu, ne çok fazla büyüklenme ne çok az büyüklenmedir, ne çok fazla huşu ne de çok fazla sinizm hissetmektir; bu yaşantı cesaret ister, evet, ama ihtiyatsızlık değil.
Kadınlar olarak kendimizin ölü ve parçalanmış kısımlarını geri çağırmak, hayatın kendisinin ölü ve parçalanmış kısımlarını geri çağırmak bizim meditasyon pratiğimizdir. Ölmüş olandan yeniden bir şey yaratan, her zaman için iki taraflı bir arketiptir. Yaratıcı Anne her zaman Ölüm Anne'dir ve bunun tersi de geçerlidir. Bu ikili doğa ya da ikili görev nedeniyle bizi bekleyen en önemli iş, çevremizde ve içtiğimizde neyin yaşaması, ikisinin de zamanlamasını kavramak; ölmesi gerekenlere ölmesi için, yaşaması gerekenlere yaşamaları için izin vermektir.
Vahşi doğaya hafifçe de olsa temas etmemiz; konuşmalarımızı insanlarla sınırlamamaya, en muhteşem hareketlerimizi dans pistleriyle, kulaklarımızı sadece insan yapımı aletlerin müziğiyle, gözlerimizi "öğretilen" güzellikle, bedenlerimizi onaylanmış duyumlarla, zihinlerimizi zaten hepimizin hemfikir olduğu olgularla sınırlamamaya yöneltir. Bütün bu öyküler; içgörünün bıçağını, tutkulu hayatın alevini, bildiklerini söyleme soluğunu, bakışlarını kaçırmadan gördüklerine dayanma cesaretini, vahşi ruhun güzel kokusunu sunar.
İçgüdüsel doğayla yan yana olmak; dağılıp gitmek, her şeyi soldan sağa veya siyahtan beyaza doğru yetiştirmek, doğu ile batıyı ters yüz etmek, çılgınca ya da denetimsiz davranmak anlamına gelmez. Temel toplumsal ödevlerin bir kenara bırakılacağını ya da az insani bir hale gelineceğini de anlatmaz. Aksine, bunun tamamen tersidir. Vahşi doğa, insanı büyük ölçüde bütünler.
Sağlıklı kadın tıpkı bir kurt gibidir: Sağlam, kunt, diri, hayat verici, konumunun bilincinde, yaratıcı, sadık ve göçebedir. Ancak vahşi doğadan ayrılmak kadının kişiliğinin zayıflamasına, bir hortlak veya hayalet halini almasına yol açar. Postu kolay deldiren, çelimsiz, sıçrayamayan, avlanamayan, doğuramayan, bir hayat arama yeteneğinden yoksun biri olmak için burada değiliz. Kadınların hayatı durağanlık içindeyken ya da can sıkıntısıyla dolu olduğunda, bu her zaman için Vahşi Kadın'ın ortaya çıkma zamanının geldiğini gösterir: ruhun yaratıcı işlevinin deltayı doldurmasının zamanıdır.
97 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.