"Türkiye Ahi Teşkilatı'nın kurucusu Nasıreddin Evren (Evran), 13. yüzyıl başlarında Bağdat'tan Anadolu'ya gelen bir grup ulema ve sufi arasında idi. Bu âlimler, fütüvvet erbabının dostu I. Alaeddin Keykubad'ın himayesi altında idiler. Oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından zehirlenen Alaeddin'den sonra Nasıreddin hapse atıldı. Şehirde en kalabalık işçi grubu debbağların şeyhi olan Nasıreddin'in Babailerle ve Türkmenlerle yakınlığı vardı. Ahi Evren tasavvuf ve felsefe üzerinde eserleri olan bir âlimdi." Halil İnalcık
‘Bizler yaşam bulmuş yıldız tozlarıyız, sonra da kendi kendini çözmek üzere evren tarafından görevlendirildik… ama daha yeni başladık.’
Reklam
Yalıtılmışlık, her şeyden soğuma, kibir, özgürlük arzusu, doğa sevgisi, gündelik maddi üretimin eksikliği, tek başına yaşama, dürüstlüğün gizemli savaşımları, tüm evren karşısında safça kendinden geçiş, Marius'ü tutku adı verilen bu sahiplenme duygusuna hazırlamıştı. Babasına tapınışı zamanla bir dine dönüşmüş ve tüm dinler gibi ruhunun derinliklerine gömülmüştü. Ön plana çıkması gereken bir şey gerekiyordu. Aşk bu boşluğu doldurdu.
Sayfa 839 - Cilt1Kitabı okuyor
Görünen evren, görünmeyenin (kişinin kendisinin) bir yansımasıdır. Biri diğerinden farklı bir bireysel varoluş sergileyemez. Görünende olan, görünmeyende yerini bulur.
Bazen evren güzeldir, Gece. Ve bazen insan yaşadığı hayatı cennete çevirmek için uğraşmalı çünkü en sert duvar bile güneşli günleri görmeyi amaçlar.
“Seni seviyorum, çünkü bütün evren sana ulaşmam için işbirliği yaptı.”
Sayfa 147 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Yaratıcılığımızdan uzaklaştığımız ve evren üzerindeki gücümüzü reddettiğimiz sürece hayat anlaşılmaz ve görünürde tesadüfi olaylarla üzerimize gelecektir.
“Şarkılar ve filmler bize aşık olacağınız insanla tanıştığınız anda dünyanın durduğunu, bulutların dağıldığını ve kalbinizin şarkılar söylemeye başladığını söyler. Oysa gerçek biraz daha çetrefillidir. İşin aslı, her zaman yeni insanlarla tanışırız ama bizim için tam olarak ne anlam ifade edeceklerini hiçbir zaman bilemeyiz. Kimi umutacağımızı ve kime sonsuza dek ihtiyaç duyacağımızı asla bilemeyiz.”
Sayfa 149
“Işık hızından dolayı. Evrenin bilinen kısmı bir uçtan diğerine on altı milyar ışık yılı genişliğinde ve genişlemeye devam ediyor. Fakat ışık hızı saniyede sadece üç yüz bin kilometre hızla yol alabiliyor, “bir salyangoz hızında. Bu da ışığın asla evrenin bir ucundan diğerine ulaşamayacağı anlamına geliyor. Işık hızından daha hızlı hiçbir şey bulunmadığından, hiçbir bilginin ya da harekete geçirme kuvvetinin evrenin bir ucundan diğerine gitme imkânı bulunmuyor.“evren bir insan olsaydı, sinirsel uyarıları vücudunun tamamına ulaşamayacaktı; beyni vücudunun varlığından, uzuvları ise beyninin varlığından haber alamayacaktı. Bu felç değil de nedir?”
Çekim gücü yeterince artırılınca, hiçbir şey, ışık bile çıkmaz. Böyle bir yere verilen ad Kara Delik’tir. Yoğunluğuyla çekim gücü yeteri kadar artınca, kara delik göz kırpıp evren görüntüleri arasından kaybolur. Bu yüzden adına kara delik denilmiştir, içinden ışık çıkamıyor da ondan. Fakat iç yüzü, ışık orada kısıp kaldığı için, ilginç görüntülü olabilir. Bir kara delik dıştan görülmese de çekim gücü hissedilebilir. Eğer yıldızlararası yolculukta dikkatli davranamazsa kara delik sizi içine çeker. Bir daha bırakmamacasına. Vücudunuz da görüntüsü pek hoş olmayan ince uzun bir iplik biçiminde görülür. Bu durumdan kurtuluş yoktur ama eğer kurtulursa, o kişi kara delik çevresindeki diskle toplanmış maddenin görüntüsünü bir daha unutamaz.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.