Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Reglus tümüyle farklı bir çağda, "ilerleme miti"nin en parlak günlerinde yaşadı. Hegemonik sistemin savunucuları kibirli bir rehavet içindeydiler ve her yerlerinden iyimserlik fışkırıyordu. Muhalifleri haklı bir öfkeyle ateş püskürüyor, devrimci dönüşüm için idealist umutlar besliyorlardı. Günümüzde umudun yerini büyük ölçüde teslimiyet duygusu almış durumda. Muhafazakarlık katı bir sinizme gerilerken radikalizm kinci bir marjinalliğe dönüşüyor. Bu ikilinin arasındaki bölgede belirsizlik hüküm sürüyor. Teslimiyet çağında her türlü evrensel öz-gerçekleştirme anlatısı kuşkuyla karşılanıyor.
İnsanlar arasında, sırf insan olmalarından doğan ya da insan olmalarının gerektirdiği öyle bir gönül bağı vardır ki, o bağ marifetiyle herkes kendini dünyada işlenen tüm haksızlıklardan ve kötülüklerden yana sorumlu hisseder. Zulmün bizim gözlerimizin önünde ve bizim bilgimiz dahilinde işlenmesi bu sorumluluk duygusunu daha da şiddetlendiren bir şeydir. Başka insanlara karşı işlenen zulmü durdurınak için eğer kılımı kıpırdatmamış, hayatımı tehlikeye sokmaktan kaçınmış ve sessiz kalmışsam, kendimi hiçbir adalet kurumunun, hiçbir politika ve ahlak disiplininin tam olarak çözümleyemeyeceği koskoyu bir suçluluk duygusuna mahkum etmişim demektir ... Bütün bunlardan sonra hala yaşıyorsam, yaşamak, kefareti mümkün olmayan ağır bir suçluluk duygusu altında ezilmekten başka bir şey değildir benim için. "İnsan ilişkilerinin kaynağında, insan vicdanının derinlerinde sesi hiç bastırılamayan evrensel bir yürek çarpıyor, kulağı sağır olmayanlar için: Mücrimin saldırısı, küstahlığı karşısında ya da fiziksel varoluşu sesi kulaklarımda çınlıyor sanki
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
İnsanın yalan söylemeye muktedir tek hayvan olduğu evrensel olarak bilinmektedir.
Sağcı olsun solcu olsun tüm ekonomistler, işlerdeki artışın daha fazla eneriye bağlı olduğu hususunda halkı temin etmekte, eği­ timciler, hukuk, asayiş ve verimliliğin daha çok eğitime bağlı ol­ duğu konusunda iknaya çalışmakta, jinekologlar, bebek yaşamı­ nın niteliğinin doğum esnasındaki kendi müdahalelerine bağlı olduğunu iddia etmektedirler. Bundan dolayıdır ki, dünya eko­ nomilerindeki pazar yoğunluğunun neredeyse evrensel nitelik kazanan büyümesi, henüz ortadan kaldırılmamış olan tatmin ile eşya arasındaki bağı meşrulaştıran elitlerin dokunulmazlığı ka­dar etkili bir şekilde sorgulanamamaktadır.
İstekler, çoğu kimse için aynı renkten oynuyor. Bu insanlar evrensel yolculuktan kurtuluşu da tasavvur edemiyor­ lar; yani, modern bir dünyaya modern bir insanın kendi başına hareket etme özgürlüğünü.
Plath şiirlerinde ölüm izleğini evrensel bir hedef olarak kullanır . Şiirleri , acı çekerken yapılan sorgulamalardan ve yaşamındaki devasa beyin dalgalarının billurlaşmış bir tür serpintisinden doğmuştur . Gizliliğin rahatlığı değil kendini açığa vurmanın rahatlığı vardır .
Reklam
"Ayrılık"kurban bilinciyle yaşanırsa terk edilme, evrensel bilinçle yaşanırsa özgür kalma olarak deneyimlenir.
''Güzel olanla karşılaştığımızda mutlu olmamızın nedeni güzelin evrensel olduğunu fark etmemiz, anlamamız ve hissetmemizdir..
Sayfa 38 - Olimpos YayınlarıKitabı okuyor
Eğer kişi bir nesneye ilişkin deneyimin farklı duygulardan oluştuğunu söyler ve bu duyguların gerçekleştiği şartları açıklamaya girişirse, bu şartları kendi deneyimi üzerinden açıkladığını söyleyebilir. Ancak bunlar herkes için ortak olan şartlardır. Kişi sadece gerçekleşmekte olan şeyi bilir ve kıymetlendirir. Fakat elindeki, kıymetlendirme ölçütü kişinin duyusal deneyiminden oluşur. Sıcak ya da soğuk, pürüzlü ya da pürüzsüz olan şeyler veya nesneler, duyular açısından ifade edilir; ancak evrensel diyebileceğimiz duyulardır bunlar. Deneyimin bu ortak karakterlerini alıp bunlara dayanarak farklı bireylere özgü olan deneyimleri buluruz.
"Tarihi bir süreç olarak algıladığı için de, Herder'in tarih anlayışı 'dinamik' olarak nitelendirilir. Aydınlanma Çağı filozoflarının tarih anlayışı ise çoğunlukla 'statik'ti. Sadece bir tek evrensel ve genel geçerli aklın bulunduğunu ve bunun bazen daha çok bazen de daha az var olduğunu düşünüyorlardı. Buna karşılık Herder tarihteki her devrin kendine özgü bir değere ve her halkın da kendi tarzına, özgün bir 'halk ruhu'na sahip olduğunu ileri sürdü. Asıl mesele kendimizi farklı kültürlerin yerine koyabilmemizdi." "Nasıl bir insanı daha iyi anlayabilmek için kendimizi onun yerine koymak gerekiyorsa, başka kültürleri anlamak için de kendimizi o kültürün yerine koymalıyız."
Sayfa 398 - Pan Yayıncılık, 24. Basım, Kasım 2009Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.