24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandıktan sonra Türk heyetinin salonda bulunmadığı bir sırada karşı taraf devletlerin delegasyonunda yer alan birinin: "Türkler bu antlaşma ile hak ettiklerinden fazlasını kazandılar" demesi üzerine, İngiliz heyetinin başında bulunan zat:
"Eğitimden, sermayeden. sanattan yoksun, ticaretten anlamayan bir halkın, kazandıklarını elinde tutması mümkün değildir. Her şeyi başlarındaki önderle sağladılar. O da sonsuza kadar Türklerin başında kalamayacağına göre, kaybettikleriniz için üzülecek bir şey yok," cevabını verdi.
İnsanlar, anne ve babalarının ölümlerini bile unutabilirler, fakat toprak kaybını asla unutmazlar. Aradan 80 yıl geçmesine rağmen hâlâ ikidebir Musul, Kerkük diye sızlanmalarının sebebi niye? İşte bunun için... Kaybedilmiş, geç kalınmış şeyler işte böyle paslı çivi gibi milletin kafasından çıkmaz.
Mazhar Osman Atatürk'le görüşmektedir. Bir ara Atatürk sorar:
– Osman Bey, bu delilik nasıl bir şey?
– Gazi Paşam az da olsa herkeste bir parça vardır, deyince Atatürk:
– Ne demek istiyorsun, bende de mi var?
Hoşsohbet ve sözünü esirgemeyen biri olan Mazhar Osman:
– Ohooo... Sizde herkesten bin beteri var. İçeride ve dışarıda dört iklim yedi cihana kafa tutmak akıllı adamın yapacağı iş mi?
Atatürk dakikalarca güler..
Tevfik Fikret:
– Hırçınım, asabiyim, sinirliler grubundanım, bende de hastalık var mı?
Mazhar Osman:
– Sizde "iffeti maraziye" var. Bu kadar namuslu, bu kadar doğru olmak da bir rahatsızlık. Böyle olmayınca da "Tevfik Fikret" olunmaz.
Eğitim; taklitçi, ezberci, kopyacı kullar yerine, yaratıcı, eylemci, bağımsız düşünebilen insanlar yetiştiremediği sürece, hız ve ilerleme yerine her şey bulunduğu yerde saymaya devam eder..
Yine Süleyman Nazif gibi, Sultan Abdülhâmid merhuma şiddetli muhalefet edip sonradan pişman olan Filozof Rıza Tevfik'inde "Abdülhâmid'in Ruhaniyetinden İstimdat" adını taşıyan uzun bir manzumesi vardır. İstimdat, bilindiği gibi, "yardım istemek, imdadına çağırmak" demektir. Yozgatlı İhsan Efendi Hocamız bu şiiri de