İnsanlar niçin böyle yaşıyorlardı? Niçin bazıları iyi, bazıları kötüydü? Niye bazıları mutlu, bazıları mutsuz? Niye bazılarından herkes korkar da bazılarından kimse korkmaz? Niye bazılarının çocukları var, bazılarının yok? Niye bazıları başkalarına maaş verdirmeyebiliyor?
Üzülerek belirtmek gerekir ki, II. Bayezid'in icadı olan bu içi yivli toplar, İstanbul askeri müzesinde gözümüzün içine girercesine dururken, hâlâ tarih kitaplarımızda: "Yivli top 1868 de Almanlar tarafından icat edildi." diye kara leke olarak durmakta ve aradaki 2,5 asırlık farkı ecdadımızın kemiklerini sızlatırcasına göz ardı edip, çocuklarımıza okutmaktayız.
Mısır-Israil harbinden sonra muzaffer yahudi generali, galibiyetin sırrını şöyle açıklar: "Yavuz'un geçtiği yolu takip ettik; baskın tehlikesine ihtimal vermedik, çünkü müslümanların 'Tarih' okumadığını biliyorduk!.."
Bağrımızı köz gibi yakan bu sözler, ecdadımızı ve tarihimizi bilmeyen bizler için mağlubiyetten de acıdır.
"Doğrusu aklım almıyor, bu sevimliliği, elem dolu, içten bakışlı bu gözleri niçin zayıflara, mutsuz, yararsız insanlara verir Tanrı! Niçin böylesine hoşa giderler bu insanlar?"
Martı Jonathan bezginliğin, korkunun ve öfkenin bir martının ömrünü kısalttığını, bunları zihninden uzaklaştırdığında ise hoş ve uzun bir yaşam sürebileceğini de fark etmişti.
"Yaşamak için ne çok neden var! Balıkçı teknelerinin etrafında o rutin, sıkıcı dönüp dolaşmadan başka nedenler de var yaşamak için. Cehaletimizi kırabiliriz, becerilerimizi, yeteneklerimizi ve zekamızı kullanarak kendimizi bulabilir, kendimiz olabiliriz. En önemlisi, özgür olabiliriz! Uçmayı öğrenebiliriz!"