İstanbul’un kahırlı Mütareke yıllan diyebileceğimiz 1918-1922 döneminde bu şehirde yaşayan edebiyatçıların ünlüleri Kadıköy'e yerleşmiş bulunuyordu. Ahmed Hasım, Faruk Nafiz, Refik Halit, Fahri Celal gibi önceden bu semtte oturanlardan başka, kısa veya uzun bir süre için Kadıköy’e yerleştiğini öğrendiğimiz yazarlar şunlardı: Ömer Seyfeddin, Ahmed Haşini, Yakup Kadri, Yahya Kemal, Halit Fahri, Reşat Nuri, Salih Zeki, Mahmud Yesari, Ali Naci, Haşini Nahid, Cemil Sena. Bunlardan başka Nazım Hikmet, Suat Derviş gibi yeni adlan duyulanlar da bu dönemde Kadıköy’de oturuyorlardı
1920’de Musahipzâde Celâl, Bestekâr İsmail Hakkı, Kaptanzâde Ali Rıza, Udî Fahri (Kopuz) Beylerin yönetiminde kumlan «İstanbul Opereti» 15.9.1920’de Ferah Tiyatrosunda ilk temsil olarak «İstanbul Efendisini oynayacaktı.
Reklam
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Özal (II)
ANAP, referandumda başarılı bir sonuç almıştı, ancak bu sonucun tamamını partisine kanalize etmesi mümkün değildi. O yüzden, seçimler öncesinde işini sağlama almak ve seçimi garantilemek için, büyük partinin lehine olmak üzere seçim sistemi üzerinde değişikliklere gitti. Bu bağlamda, çoğunluk partisini kayıran üst barajlar (kontenjan) öngörülmüş,
Sayfa 199Kitabı okudu
İlk İmam Hatip Nesli - Kopya
Amerika'da eğitim görmüş Salih Otaran isimli bir yurttaşlık bilgisi hocaları vardı. Salih Hoca bir gün imtihan sorularını sorduktan sonra öğrencilere dönerek, Amerika'da hocalar soruları sorduktan sonra sınıftan çıkar, kimse de kopya çekmez, dedi ve sınıfı terk etti. Sınıftaki öğrencilerin hepsi bu durumdan etkilenerek çok duygulandılar. İlk defa böyle bir hoca ile karşılaşıyorlardı. Yaşça biraz ileri, sınıfın ağabeyi konumundaki öğrencisi olan Bekir Topaloğlu ayağa kalktı: - “Arkadaşlar” dedi, “bizler de hocanın anlattığı gibi öğrenciler olmak zorundayız. İmam-Hatipli olarak bu güvene layık olmalıyız. Elin Amerikalısı yapıyor da, biz niçin yapmıyoruz?!” Bütün sınıf Topaloğlu'nun söylediklerine hak verdi ve birden büyümüş de olgunlaşmış gibi gördüler kendilerini. O anda ve ondan sonraki imtihanlarda sınıftan dört fahri zabıta seçildi. Bir tanesi kendisi idi. Artık sınıfın dört bir yanında oturan zabıtalar altmış kişilik sınıfta kimin kopya çekip çekmediğini bilecek konumdaydı. Daha doğrusu herkes kendini biliyordu bu sınıfta. Kimse de birbirinden şüphe duymuyordu. Kopya çekmenin hem hocalara, hem de kendilerine saygısızlık olduğunu anladılar. Zamanla hocalarına bu güveni verdiler. Öyle ki artık hocalar bu sınıfta imtihan yapacakları zaman sorularını sorup çıkıyordu.
Sayfa 149Kitabı okudu
Neyzen Tevfik..
Paraya-pula, kılık-kıyafete hiç önem vermezdi. Önemsedi­ği tek dünya nimeti, üzümden üretilenlerdi. Dr. Fahri Celal, Neyzen'i şöyle anlatırdı: ''Başıboş olduğu zaman, pek halden anlar, nazik ve zarifti. Yani içmediği zaman demek istiyorum. Zaten devresi gelmeden, kimse bir tek kadeh içiremezdi."
Sayfa 193 - YKY 8. Baskı 2010
Reklam
62 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.