Hikayeler farklı olsa da yaşanan hep aynı. Kendinden ters yöne hızla yol almak ve bir daha geriye dönüş yolunu bulamamak. Bulabilmek için çırpındıkça daha çok kaybolmak. Nasıl bu denli kaybolmayı başardığını ve neden bir türlü dönüşü bulamadığını anlayamadığın içinde giderek büyüyen, artan, griftleşen kurbanlık hikayelerinin içinde nefessiz kalıp boğulmak. Çare diye ilişkilere, işe,yemeğe,alışverişe, paraya,estetiklere kısaca yapışılacak iyi hissetmek adına medet umulacak ne varsa yapışmak. Çünkü bilinçsiz insan için, bu dünyada bir kurban olan kendisi dışındaki her şey iki gruba ayrılır: Kurban edenler ve çare olabilecekler. Oysa bu dünyada ne seni kurban eden ne de çare olabilecek bir şey yoktur kendinden başka. Kurban olan yoktur ki bu sistemde, kurban eden nasıl olsun?Seçim vardır, ama bilinçli, ama bilinçsiz. Bilinçsiz seçimleri ile yeniden ve yeniden ıstırap yaşatır kendine insan.Çareye gelince… Bu dünyada çare olarak yapışacağın her şey er ya da geç geçiciliğini ve dolayısıyla ıstırabına çare olamayacağını sana gösterecektir. Aslında giderek anlıyorum ki, buranın tek anlamlı işlevi de bu gerçeği bize gösterebilmesidir. Gerçekte tek çare, buranın ve kendinin gerçeğine uyanmak ve bilinçli olarak kendini yaşamaya başlayabilmektir. Neşe, huzur ve varoluş sevinci ancak o zaman deneyimledir.
Kendine tekrar etmekten başka çaresi yoktu belki gerçekten de. Aynı güneşin altında, aynı yeryüzünde kaç tane farklı İrfan yaratıp, kaç farklı şekilde sevebilirdik ki birini? Ne bileyim. Belki de haklıydı. Ama insan üzülüyordu işte. Her şeyin kendini durmadan tekrar etmesine. Birinin yerine geçmesine bir başkasının, birinin cuk diye oturmasına bir başkasının açtığı boşluğa.
Reklam
İsin gerçeği, sorgulandığında birçoğu çalışmak için üç dört saat zamanlarının olduğunu kabul ederler ama bu iş icin en az altı saate ihtiyaçları olduğunu ifade ederler. Bu yüzden hiçbir sey yapmama gerek yok diye düşünürler. Ben de size o zaman günde sadece üç saat çalışın diyorum. Bakın göreceksiniz; günde üç saat çalışmayla altı ay sonraki verim mi yoksa günde altı saat çalışmayla üç ay sonraki verim mi daha faydalı olur? İş miktarı aynı ama sonucun farklı olacağı kesin. Gottfried Leibniz'in dediği gibi "Beynimi parlatacağım diye ne kadar aşırı çalışırsanız, o kadar köreltirsiniz."
Sayfa 57 - Ediz Yayinevi
Bana öyle geliyor ki erdem, içimizde doğan basit iyilikseverlik eğilimlerinden farklı, daha soylu bir şeydir. Akıllı ve doğuştan iyi olan insanlar, aynı şekilde, davranışlarında erdemli insanların yüzünü gösterirler. Ama erdemde nedendir bilmem doğal bir mutluluk ile aklın ardına dingince ve barış içinde düşmekten daha yüce ve etkin bir şeyler var.
Bazen yalnızca insanları izliyorum.Hepimiz çok farklıyız.Farklı kader planlarına,görüşlere,hikayelere,geleneklere,durumlara,konumlara sahibiz.Ama hepimiz aynı gökyüzünün altındayız...
Sayfa 173
Aşırı Reklamlar ve Bağışıklık
E-postayı bu kadar bağışıklığa elverişli yapan şey, onu Kevin Keliy gibi insanlara bu kadar çekici yapan şeyin ta kendisidir; yani insanlara ulaşmayı bu kadar kolay ve ucuz hale getirmiş olması. Örneğin geçenlerde yapılan bir araştırmada, psikologlar elektronik ortamda iletişim kuran insanların birbirlerinin fikirlerine yüz yüze konuşan
Sayfa 223-224
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.