fatimaah

Sabitlenmiş gönderi
"Mutluluk hiçbir zaman gelmeyecek o son kilometrede değil, her bir an yeniden başlayan sıfırıncı kilometrededir."
Sayfa 198Kitabı okudu
Reklam
Kendimi çok eski bir kovboy filminde hayal ediyorum. Tren bekliyormuşum. Tren gecikmiş. Hayatımda ilk ve son kez bu gecikmeye tahammül ediyorum. Gülümsüyorum, tıpkı Tatar Çölü’ndeki ana karakter Drogo gibi. Nihayet sabrım var. Demiryoluna bağlıyım.
Zamanla renkler atıyor. Geçmiş zamanın rengi soluyor. Anılar ve haber filmleri* gibi siyah beyaza dönüşüyorlar. Siyah beyaz, her şeyle iyi gidiyor.

Reader Follow Recommendations

See All
Zamanı kullanmak lazım. Zamanı tutmak lazım. Zamanı ölçmek lazım. Zamanın boynuna sarılmak lazım.. tıpkı sevgilinizi dansa kaldırdığınızda yaptığınız gibi. Bir arkadaş edinmek lazım. Paylaşmayı bilmek. Onu kullanmak. Onunla bir şey yapmak. Düşünmek, hayal kurmak, düşlemek, icat etmek ve hatta yaratmak... Onu sadece kendine saklamamak. Bir yerlere tıkmamak. Her seferinde kazanmaya çalışmamak. Kaybetmeyi ve vermeyi bilmek.
Her hafta sonu yollar tıklım tıklım, başka bir yerde olmanın daha iyi olacağını düşünenlerle dolu. O başka yere çabucak varmak için hız yapıyorlar. Sürekli koşturuyorlar, mutluluğun peşinden koşuyorlar. Mutluluk koşarak yakalanmaz halbuki, yürürken yakalanır. Yavaş yavaş yürürken, kendinle iyi geçinerek, kendinle iyi anlaşarak. Unutmak, kendini kaybetmek, kendinden kaçmak, kendini kurtarmak için hızlanmak yerine uygun adım yürürken.
Reklam
30 km/s, 60 km/s, 100, 150, 200 km/s... Zamanla motosikletler ve otomobiller bir yerden bir yere gitmek için daha az zaman harcıyorlar. Hep daha hızlı gitmek gerekiyor, kahve, espresso gibi yakında mutluluk da toz halinde çözünebilir olacak... İnsanlık her gün daha da ileriye gidiyor. Cioran hep daha kötüye gittigimizi söylüyor. Saatte 15 kilometreyle giden bir at arabasındansa saatte 100 kilometre hızla giden bir arabanın altında kalma riskimiz daha fazla. Peki insanların beyni de gelişti mi? Sanmam. Gençler için hazırladığım bir trafik kılavuza şöyle yazmıştım: "Bir otomobil şoförünün IQ'su hızıyla ters orantılıdır." Tabii, "Ne kadar hızlı gidersen o kadar aptalsındır!” yazmaya cesaret edemedim.
Acaba hayvanlar da sabırsız mıdır? Kedim Art décoya kapıyı açmazsam patileriyle kilidin üstündeki anahtarlarla oynar durur. Kedi Gaston acıktığındaysa mama kabını doldurana kadar saatlerce miyavlar. Bir hayvanın sabırsızlığını dindirmek için ne yapmalı? Ona ağır ol denir mi? File bile mi? Ya alınırsa? İneklerse sabırlıdır. Pek öyle beklentileri yok gibidir. Ellerindekiyle yetinirler. Üstelik memnun da olurlar. İsyan etmezler. Diğerleriyle hemfikirdirler. Doğayla, dünyayla, belki de kasaplarla bile uyum içindedirler. Evcil hayvanlar epey sabırlıdır aslında, Rina Ketty'nin güzel şarkısını mırıldanarak asla geri dönmeyecek olan sahiplerini aylarca bekleyebilirler.
Bir şey yaparken neden hızlanırım? Bir an önce bitsin diye mi? Canum sıkıldığı için mi? Kurtulmak istediğim için mi? Sonrasında kafam rahat olsun diye mi? Hallolsun diye mi? Neden sevdigim bir şeyi yerken hızlı yiyorum? Halbuki bitmesini istemiyorum.
Odamda, yatağımın başucundaki duvarda iki portre asılıydı. Kendi çizdiğim Beethoven ve Mozart. Beethoven beni heyecanlandırıyor ve harekete geçiriyordu. Mozart ise beni büyülüyordu. Onun doğumundan önce ölen talihsizleri düşünüyorum da onun müziğini duymadan ölüp gittiler.
Sabırsız bir saatçi günün tadını çıkarmak istedi, hareketleri hızlandırdı, tempoyu artırdı… Bir saati 45 dakikada tamamlayan bir saat icat etti. Hayali, bütün rekorları altüst edecek bir saat yapmaktı: Bir saati yarım saatte tamamlayan bir saat. Sıkıcı insanlarla geçirdiğiniz akşamlar için birebirdi. Saatinize baklp, "Ooo vakit gelmiş bile! Kalkmamız lazım" diyebileceğiniz bir icat.
Reklam
104 syf.
9/10 puan verdi
%47 (94/200)
Pireneler'deki Şato
Pireneler'deki ŞatoJostein Gaarder
8.7/10 · 49 reads
380 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.