Çiçeklerin dalında sevilmesi gerektiğinden söz eder annem, yolunmuş bir çiçeğin bıçaklanmış bir insana benzediğinden.
Peki öyleyse, evdeki vazoları dolduran çiçekler hep ölmüş insanlar mı?
Fakat çok zor anıları korumak; en zarif olanlarının içi boşalır, en şehvetli olanlar ise çürüyüp gider: ardından gelen en hoş olanlar en tehlikelileridir. Şimdi pişmanlık duyulan şey, en hoş olandı bir zaman.
Anılar eğer acı verici ise onlarla yaşamak zordu. Tıpkı ayakkabında bir çakıl taşı ile dolaşmak gibi. Boyutu ne kadar küçük olursa olsun, o kadar çok huzursuz ederdi ki seni, şaşırıp kalırdın, işte bu ev annesinin ayakkabısındaki çakıl taşıydı ve ondan kurtulması gerekiyordu.