Tutucu kişi, yapmak istediği ama yaparsa suçlanacağı davranışları başkalarında gördüğünde onları eleştirerek ya da engelleyerek kendi isteklerini ketlemeye çalışır.
İnsan hem yapan hem bozan, hem seven hem kıran bir varlıktır. Bu çelişki kendisini ve diğer insanları anlayabilmesini güçleştiren en önemli etmenlerden biri olmuştur.
İNSAN, varolduğu günden bu yana sürekli olarak, içinde yaşadığı dünyayı ve evreni tanımaya ve anlamaya çalışmış, ancak bu çabası içinde en az tanıyabildiği varlık yine kendisi olmuştur.
Sanılır ki kitle hareketleri –özel olarak da devrim- ifade, eylem ve vicdan özgürlüğüne kavuşmak isteyen kitlelerin yozlaşmış ve baskıcı bir tiranlığı yıkmak üzere aldığı kararın bir sonucudur; oysa bunlar hâkim düzenle çatışmalarında hareketin düşünsel atalarının çıkardığı gürültü patırtıdan kaynaklanır. Çoğu zaman kitle hareketlerinin, yerini
Özetlemek gerekirse, militan söz erbabı, bir kitle hareketinin doğması ve büyümesi için gerekli olan ortamı şu davranışlarıyla hazırlar: 1) Hâkim inançları ve kurumları gözden düşürüp halkın bunlarla olan bağlarını kopararak, 2) İnançsız bir hayat yaşayamayan kişilerde dolaylı bir inanç susamışlığı yaratmak ve böylece yeni bir inanç ortaya atıldığında, bu susamış kişilerin kalbinde güçlü bir taraftarlık etkisi yaratarak, 3) Yeni inancın öğreti ve sloganlarını ortaya çıkararak, 4) İnançsız yaşayabilecek "olgun kişiler"in görüşlerinin altını oyarak ve böylece yeni fanatizm ortaya çıktığında, bu olgun kişileri karşı koyma gücünden yoksun bırakarak. Bu doğrultuda görüşleri ve ilkeleri uğruna ölmeyi saçma bulurlar ve yeni düzene savaşmaksızın boyun eğerler.
Bir yönetim, ehliyetinin sınırlarını aştığı halde iktidarda kalabilmişse, o yerde ya eğitimli bir sınıf yoktur ya da iktidardakilerle söz erbabı arasında sıkı bir ittifak vardır.
İlginçtir ki bir kitle hareketi, taraftarlarının kişisel eksikliklerini çeşitli yöntemler kullanarak belirginleştirir ve devamını sağlar. Öğretiler aklın üstünde tutularak bireyin zekâsının kendi kendine yeterliliği önlenir.